20 Ekim 2015 Salı

VOLKSWAGEN EMİSYON HİLESİ YAPTI...BU ARAÇLARI ALAN TÜKETİCİLER NE YAPMALI????


Çevre Bakanlığı, Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in emisyon skandalına yönelik ilk kez açıklama yaptı. Bakanlık, ABD’nin Volkswagen ile ilgili raporunu ve Türkiye’ye satılan araçlardaki durumu inceleyeceklerini açıkladı.


Reuters'a konuşan Çevre Bakanlığı yetkilisi şunları söyledi:


"Volkswagen (VW) olayı yeni bir süreçtir. Egzoz ölçümleri bizde genelde araç muayene istasyonlarında yapılıyor. Yaptığımız ölçümlerde, diğer araçlar gibi VW marka araçlar da sınır değerlerini sağlıyor.. Gelen haberlere göre Amerika'daki kurum hem seyir halinde, hem de rölantide emisyon ölçümü yapmış. Ve bu ölçümlerde ikisi arasında kırk kat fazla değer ortaya çıkmış. Bu ölçüm bizlere ve dünyaya egzoz ölçümlerini araç hareket halinde ölçmek gerçek sonucu yansıtır diyor.. Biz de süreci izlemeye aldık. Eğer hareket halindeki değerlerle sabit değerler arasında böyle farklılıklar varsa biz dahil bütün ülkeler egzoz ölçümünde yeni konsepte geçmek zorundayız."



ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) Eylül ortasında yaptığı açıklamada VW ve Audi marka otomobillerin zehirli gaz emisyonu testlerinin sonuçlarını çarpıtarak denetleme kurumunu yanıltan bir yazılım içerdiğini ve bu nedenle şirketin 18 milyar dolara kadar para cezası alabileceğini açıklamıştı.
ABD'nin ardından birçok ülke emisyon testlerinde usulsüzlük konusunda kendi incelemesini başlatırken, Volkswagen söz konusu yazılımın 11 milyon araçta kullanıldığını ve bu araçların çoğunun Avrupa'da satıldığını belirtmişti.




Volkswagen bugün yaptığı bir açıklamada egzoz gazı emisyon testlerinde hile yapan yazılım içeren 11 milyon aracı geri çağırarak onaracağını açıkladı.
Çevre Bakanlığı yetkilisi ayrıca konuyla ilgili haberlerin dünya medyasında yayınlanmasının ardından bakanlıkta olağanüstü bir toplantı yapıldığını da belirterek, iki önemli karar aldıklarını dile getirdi. Ve şöyle devam etti:




"İlk kararımız Amerika Birleşik Devletleri Çevre Ajansı'nın VW firmasıyla ilgili raporunu temin etmek. Bunun için Dışişleri Bakanlığı kanalıyla bu yazıyı istetiyoruz. İkinci kararımız ise, Gümrük Bakanlığı'na bir yazı yazarak, -Türkiye'ye ne kadar VW marka araç girdi, bunların egzoz ile ilgili Türkiye'ye verdiği taahhütler var mı?- sorularının yanıtını bulmak. Bu raporlar geldikten sonra önce bakanlık içerisinde bir değerlendirme yapacağız.



Sonra Sanayi ve Gümrük Bakanlığı yetkilileri ile oturup yasal süreci nasıl çalıştıracağımızı değerlendireceğiz ve yol haritamızı ortaya koyacağız"
Yaşanan emisyon skandalının ardından Türkiye'de nasıl bir etki olacağına dönük ilgili bakanlıklardan bugüne kadar bir açıklama yapılmazken, Vokswagen'in yetkili satıcısı Doğuş otomotiv konu ile ilgili olarak Volkswagen AG ile temas halinde olduğunu duyurmuştu.


SKANDAL NASIL ORTAYA ÇIKTI?

VW’nin dizelmotorlara yerleştirdiği, çevreye ve sağlığa zararlı egzoz gazı değerlerini düşük gösteren aletin adı “Electronic Diesel Control 17”. Gizli bir bilgisayar yazılımı. VW’nin skandalı nasıl ortaya çıktı? ICCT adlı Uluslar arası çevre vakfında görevli Berlinli kimyager Peter Mock, Almanya’nın ABD için ürettiği otomobillerin Avrupa’dakinden çok daha temiz ve çevreye uygun olduğu görüşünden hareketle test yapmak istedi. ICCT, West Virginia Üniversitesi’ne 2014 Mart’ında görev verdi. Bir profesör, bir mühendis, iki öğrenci ve bir üniversite çalışanından oluşan 5 kişilik bir araştırma grubu kuruldu. Grup, elektrikli süpürgeye benzeyen, İki ölçüm aletinden oluşan, jeneratörlü ve hortumlu aleti aracın bağajına yerleştirerek, test için trafiğe çıktı. Araçlar 4 bin km trafikte kullanıldı. Egzoz gazının Avrupa’dakinden daha temiz olduğu düşüncesinden hareket eden araştırmacılar, tam tersi bir sonuç üzerine kendilerinin hata yaptığını sanarak, kim hata yaptı diye kavgaya tutuştu. İki ay sonra değerlerin doğru olduğu sonucuna varan araştırma grubu, Amerikan Çevre Ajansı’nı (EPA) alarma geçirdi. 2012 yapımı VW Jetta ve 2013 yapımı VW passat aracındaki egzoz gazı değerleri çok yüksek dedi. BMW X5 modelinin değerlerinin ise tuttuğunu belirtti. ABD Çevre Ajansı, 2014 Aralık ayında VW’ye bunun kaynağını sordu. VW değerlerin yüksek olmasına teknik bir sorunun neden olduğunu gösterdi ve Jetta, Golf, Beetle, Audi A3 model 482 bin aracı egzoz servisi adı altında tamire çağırdı. Ama araçlarda herhangi bir değişiklik yapılmadı. 3 Eylül 2015’te VW, Amerikan Çevre Ajansı’na dizel motorların yazılımında manipülasyon yaptığını itiraf etti. HÜRRİYET GAZETESİ 02/10/2015


PEKİ VOLKSWAGEN dışında hangi araçlarda hileler yapıldı???

Volkswagen Skandalından Etkilenen 2009-2015 Arası Modeller Açıklandı


Sadece Vokswagen değil,Volkswagen Grubu altında bulunan Audi, Seat ve Skoda marka araçların da bazı modellerinde de özel bir yazılımla emisyon değerleri düşük gösterilmiş.


Emisyon değerlerini özel bir yazılımla düşük gösteren dizel motorların, Volkswagen Grubu altında bulunan Audi, Seat ve Skoda marka araçların kimi modellerinde de kullanıldığı ortaya çıktı.


Alman otomobil devine ait 2009-2013 yılları arasında üretilen Skoda Fabia, Roomster, Octavia ve Superb modellerinde de aynı yazılımın kullanıldığı saptandı. EA 189 motoru kullanılan Audi A1, A3, A4 ve A6 model taşıtlarda mercek altına alında.


Volkswagen’in geçen hafta ortaya çıkan emisyon gazı düşük gösterme test yazılımı skandalı, VW gruba ait 2009 – 2013 yıları arasındaki bir çok araca sıçramış durumda. VW tarafından yapılan ilk açıklamada dünya çapında 11 milyon aracın etkilendiği duyurulmuştu.

EMİSYON GAZI TESTİ HİLESİ NASIL YAPILDI?


18 Eylül 2015 günü ABD'li denetim kuruluşları Volkswagen'in sattığı 480 bin araçta gerçek emisyon değerinin ölçülebilmesini engelleyen donanım bulunduğunu tespit etti. Ancak Volkswagen bu sorunun ABD ile sınırlı kalmadığını ve dünya çapında 11 milyon aracı etkilediğini itiraf etti.


Emisyon ölçümleriyle birlikte, üretilen otomobillerin doğaya saldıkları zehirli gazların belirli sınırların altında tutulması sağlanıyor. Bu sınırlamalarda insan sağlığına öncelik veriliyor. Avrupa'da bu yasal sınırlar her yıl daha aşağı çekiliyor. Araba üreticileri de buna göre motor tasarımlarını yeniliyorlar.


Volkswagen emisyon testlerinde kullandığı bir yazılımla zehirli gaz salınımını çok düşük göstererek "havayı kirletmeyen" araçlar ürettiği için daha az vergi ödüyordu. Böylelikle araçlarının performansından da ödün vermiyordu. VW grubu bu sayede piyasadaki diğer markalara karşı rekabet avantajı da sağlıyordu.


Volkswagen’in yapıp test sırasında kullandığı yazılım çok düşük emisyon rakamları veriyor, ancak arabalara yapılan inceleme sonucu zehirli gaz salınımının yasal sınırların 40 kat üzerine kadar çıktığı saptandı.


PEKİ SÖZ KONUSU ARAÇLARI SATIN ALAN TÜKETİCİNİN HAKLARI NELER???

Bir aracın hileli yazılım geliştirilerek emisyon değerlerinin değiştirilmesi ve bunun yasal limitin neredeyse 40 katına kadar çıkması durumunda şüphesiz ki malın ayıplı olduğundan bahsedilir.Bu durumda tüketici; bağlı bulunduğu tüketici mahkemesine ayıplı maldan kaynaklanan iade davası açmalıdır.Yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda araç detaylı olarak incelenecek ve bu kusur tespit edilip; malın ayıplı olduğu ispat edilecektir.

PEKİ TÜKETİCİLER HANGİ ARAÇLAR İÇİN DAVA AÇABİLECEKLERDİR?

Söz konusu şirketin ayıplı olan araçları dizel motora sahip araçlardır.Yani benzinli motor kullanan tüketiciler malın iadesi için şirkete dava açamayacaklardır.Söz konusu yazılım 2009 model ile 2015 model dizel motorlu araçları kapsayacaktır.Sadece Volskwagen marka araçlar değil Wolkswagen bünyesinde olan aynı yazılımı ve altyapıyı kullanan SKODA,AUDİ VE SEAT grubu araçları da kapsayacaktır.


Özetle;2009 model ve üstü Wolkswagen,Skoda,Audi ve Seat dizel motora sahip olan araç sahipleri şirkete dava açıp,iadesini isteyebilirler.Özellikle yeni olan araçlarda iade istenirken,modeli daha düşük araçlarda ise bedel oranında indirim veya tazminat istenebilir.Tüketicilere tavsiyem araç davalarının çok önemli davalar olduğunu,teknik bilgi gerektirdiğini dikkate alıp mutlaka bir hukukçuya danışmalarıdır.Davayı kazanmanız durumunda avukatlık ücretinizin ve masraflarınızın davalı tarafça karşılanacağını unutmayın.Sorularınız için bana ulaşabilirsiniz.



EMİSYON HİLESİ YAPILAN VOLKSWAGEN GRUBU ARAÇLARIN İADESİ İÇİN YAPMANIZ GEREKENLER....



VOLKSWAGEN GRUBU’nun esmiyon kontrollerinde azot oksit miktarını düşük gösteren bir yazılım geliştirdiği Amerika Çevre Koruma Dairesi tarafından tespit edildi ve bu durum ile çevreyi diğer otomobillere nazaran 10 kat ile 40 kat daha fazla kirlettiği ortaya çıktı.Şirket dizel araçların satışlarını durdurdu,hisse senetleri değer kaybetti.Şu an için bunları bir kenara bırakırsak tüketicinin merak ettiği durum şu; söz konusu hileyi bilmeden bu araçları alan tüketiciler ne yapabilirler???


Bir aracın hileli yazılım geliştirilerek emisyon değerlerinin değiştirilmesi ve bunun yasal limitin neredeyse 40 katına kadar çıkması durumunda şüphesiz ki malın ayıplı olduğundan bahsedilir.Bu durumda tüketici; bağlı bulunduğu tüketici mahkemesine ayıplı maldan kaynaklanan iade davası açmalıdır.Yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda araç detaylı olarak incelenecek ve bu kusur tespit edilip; malın ayıplı olduğu ispat edilecektir.


Tüketicinin aklındaki en önemli soru hangi araçlar için dava açılabileceğidir?


Söz konusu şirketin ayıplı olan araçları dizel motora sahip araçlardır.Yani benzinli motor kullanan tüketiciler malın iadesi için şirkete dava açamayacaklardır.Söz konusu yazılım 2009 model ile 2015 model dizel motorlu araçları kapsayacaktır.Sadece Volskwagen marka araçlar değil Wolkswagen bünyesimnde olan aynı yazılımı ve altyapıyı kullanan SKODA,AUDİ VE SEAT grubu araçlarıda kapsayacaktır.


Özetle;2009 model ve üstü Wolkswagen,Skoda,Audi ve Seat dizel motora sahip olan araç sahipleri şirkete dava açıp,iadesini isteyebilirler.Özellikle yeni olan araçlarda iade istenirken,modeli daha düşük araçlarda ise bedel oranında indirim veya tazminat istenebilir.Tüketicilere tavsiyem araç davalarının çok önemli davalar olduğunu dikkate alıp mutlaka bir hukukçuya danışmalarıdır.Davayı kazanmanız durumunda avukatlık ücretinizin ve masraflarınızın davalı tarafça karşılanacağını unutmayın.Sorularınız için bana ulaşabilirsiniz.



18 Ekim 2015 Pazar

ANKARA TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ VE MAHKEMELER KARAR SÜRELERİ...


2014-2015 YILI ANKARA TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ VE MAHKEMELER KARAR SÜRELERİ


ÇANKAYA TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ               15 AY


MAMAK TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ                  12 AY


KEÇİÖREN TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ               6 AY


PURSAKLAR TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ           1 AY


HAYMANA TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ               4 AY


YENİMAHALLE TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ      7 AY


ETİMESGUT TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ             7 AY


SİNCAN TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ                     2 AY


GÖLBAŞI TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ                  7 AY


ALTINDAĞ TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ                4 AY


ANKARA TÜKETİCİ SORUNLARI
 İL HAKEM HEYETİ                                                  5 AY


ANKARA TÜKETİCİ MAHKEMELERİ                  8 AY-1 YIL


NOT:Belirtilen süreler benim müvekkillerim adına yaptığım 2014-2015 yılları arasındaki başvuruların sonuçlanma süreleri olup,KESİNLİKLE HERHANGİ BİR RESMİ BİLGİ DEĞİLDİR.Bu süreler Tüketici Hakem Heyetlerinin veya mahkemelerin iş yoğunluğuna göre değişebilecektir.

Tüketici hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar tahkim yoluyla çözülemez; uyuşmazlık miktarına göre tüketici hakem heyetine başvurulmalı veya tüketici mahkemesinde dava açılmalıdır.



T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2008/3492 K. 2008/11120 T. 25.9.2008

ÖZÜ : Tüketicinin korunmasını amaçlayan 4077 Sayılı Kanunun kamu düzeni ile ilgili özel bir kanun olması, bu yasanın 22. maddesi ile tüketici sorunları hakem heyeti olarak bir hakem heyeti oluşturulmasından, yasa koyucunun böylece zımnen özel tahkim yolunu kapadığı, 23. maddesindeki bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafın tüketici mahkemelerinde görüleceği şeklindeki hükmünden, görevli mahkemenin yasa ile açıkça belirlendiği ve bu kanunun uygulanmasından çıkan ihtilafların mutlaka tüketici mahkemelerinde veya miktara göre tüketici hakem heyetlerinde bakılması gerektiği, tahkim yolu ile özel hakemler önünde görülemeyeceğinin kabulü gerekir.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacılar, davalı T. Turizm Ltd. Şti.’den 3 günlük yılbaşı-kurban bayramı programı satın aldıklarını, diğer davalı Y. Halıcı A.Ş.’ye ait otelde rezervasyon yapıldığını, ancak vaad edilen koşulların bulunmaması ve kötü muamele nedeniyle tatil yapamadıklarını ileri sürerek, ödenen 1.068,00.- YTL bedelin iadesi ve herbir davacı için 2.500,00.- YTL olmak üzere toplam 10.000,00.- YTL manevi tazminatın tahsili için, sözleşmedeki Türsab Tahkim Kurulu’nun ihtilaflarda yetkili olduğuna ilişkin tahkim şartı uyarınca Türsab Tahkim Kurulu’na başvuruda bulunmuş, tahkim kurulunun 13.08.2007 tarihli kararı ile davanın 1.068,00.- YTL için kabulü, manevi tazminat koşullarının oluşmadığından bu talebin reddine karar verilmesi üzerine, kararın HUMK 532 madde ve devamı uyarınca tebliği ve tasdiki için İzmir 3. Tüketici Mahkemesine başvurusu üzerine, tahkim kurulu kararı taraflara tebliğe çıkarılmış; hakem kararı davacı tarafından esası yönünden temyiz edilmiştir.

Tursab Tahkim Kurulu’nun 13.08.2007 tarihli kararının incelenmesinde, davacıların davalı Y. Halıcı A.Ş.’ye ait Pamukkale’deki otelde 31.12.2006 – 03.01.2007 tarihleri arasında beraberindekiler ile birlikte tatil yapmak için rezervasyon yaptırarak bedelini ödediği, ancak tesisin istenen koşullara sahip olmaması ve şikâyetinin giderilmediği gibi kötü muamele görmeleri nedeniyle tesisten tatil yapmadan ayrılmak zorunda kaldıkları için, iade edilmeyen 1.068,00.- YTL alacağının ve 10.000,00.- YTL manevi tazminatın tahsili için Türsab Tahkim Kurulu’na başvurduğu, davalıların talebin reddini talep ettikleri, tahkim kurulunca 4822 Sayılı Yasa gereğince davalılar tarafından ayıplı hizmet verildiğinin kabulü ile ödenen bedelin iadesine ancak yasal şartları oluşmadığından bahisle manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği hususları ihtilafsızdır.

İhtilafın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin hukuki durumunun belirlenmesi ve 4077 Sayılı Kanun kapsamındaki ihtilafların tahkime tabi olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

Tahkime ait hükümler HUMK 516-536. maddelerinde düzenlemiş olup, taraflar arasında doğan ve adli yargının görevli olduğu her çeşit uyuşmazlıkların çözülmesinde genel kural olarak, mahkemeler görevlidir.

Ancak bir hak üzerinde ihtilafa düşen tarafların kamu düzenine ilişkin olmayan konularda anlaşarak bu uyuşmazlığın giderilmesini mahkemeler yerine özel kişilere bırakmaları mümkündür. Usul Hukukumuzda, bir davanın hakemler marifetiyle bakılıp sonuçlandırılması özel bir yargı yoludur. Kanunların açıkça veya zımni olarak cevaz verdiği hallerde tahkim yolu açıktır. Taraflar aralarındaki uyuşmazlığın hakem yolu ile çözülmesi hususunda irade serbestîsine sahiptirler. Davacı ile davalı T. Ltd. Şti. arasında düzenlenen 30.12.2006′ tarihli müşteri sözleşmesinin 7.6 maddesindeki tahkim şartına dayanarak, dava hakem heyetinde açılmış ve hakem heyetince görülerek sonuçlandırılmıştır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesi ile amacının “bu kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarının tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlemeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” olduğu, 2. maddesi ile kapsamının “bu kanunun, 1’inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” olduğu, 3. maddesi ile de kanunun uygulaması ile ilgili tarifler yapılmış, 22. maddesi ile Tüketici Sorunları Hakem Heyeti oluşturulup, bu hakem heyetine hangi hallerde mecburi olarak, hangi hallerde ihtiyari olarak başvurulabileceği belirtildikten sonra, 23. maddesi ile bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağı belirtilmiştir.

4077 Sayılı Kanunun amacını belirleyen ı. maddesinin açık hükmü ile yasanın bütününden, anayasanın 172. maddesinde yer alan “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” hükmü doğrultusunda, birey olarak daha zayıf ve korunmaya muhtaç durumda olan tüketicilerin, satıcı, sağlayıcı vs. karşısında daha etkin bir şekilde korunmasını sağlamak, sosyal ve iktisadi hayattaki gelişmeler karşısında, çağdaş hukuka uygun olarak bu yasanın hazırlanıp çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Tüketicinin sağlığını, güvenliğini, ekonomik çıkarlarını korumak, aydınlatmak her şeyden önce Devletin Anayasa ile üstlendiği görevleridir. Bu yasa ile kamunun yararının korunması, sosyal düzen ve adaletin, tüketiciler ile satıcılar-sağlayıcılar vs. arasında kapsamlı bir ahengin sağlanması amaçlanmıştır. Bu kanun ile tüketici korunurken aynı zamanda kamu düzeninin sağlanması amaçlanmış olduğundan, kanunun doğrudan kamu düzeni ile ilgili olduğunda hiç tereddüt edilmemelidir.

Tüketicinin korunmasını amaçlayan 4077 Sayılı Kanunun kamu düzeni ile ilgili özel bir kanun olması, bu yasanın 22. maddesi ile tüketici sorunları hakem heyeti olarak bir hakem heyeti oluşturulmasından, yasa koyucunun böylece zımnen özel tahkim yolunu kapadığı, 23. maddesindeki bu kanunun uygulaması ile ilgili her türlü ihtilafın tüketici mahkemelerinde görüleceği şeklindeki hükmünden, görevli mahkemenin yasa ile açıkça belirlendiği ve bu kanunun uygulanmasından çıkan ihtilafların mutlaka tüketici mahkemelerinde veya miktara göre tüketici hakem heyetlerinde bakılması gerektiği, tahkim yolu ile özel hakemler önünde görülemeyeceğinin kabulü gerekir.

Somut olayda, taraflar arasındaki paket tur tatil sözleşmesinden doğan ihtilaf, 4077 Sayılı Kanunun 1,2, 3/c-f ve 23. maddeleri nazara alındığına bu yasa kapsamında kalmakta ve ihtilafı çözmede tüketici mahkemeleri görevli olduğundan, sözleşmedeki tahkim şartı geçersizdir. Uyuşmazlığın hakemler vasıtası ile çözümlenme olanağı yoktur. Öyle olunca hakem kurulunca açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek, görevleri kapsamında olmayan dava hakkında verdikleri, usul ve yasaya aykırı karar HUMK 533/3. maddesi hükmü gereği bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, 25.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.






Tüketici sorunları hakem heyetine kararlarına itiraz davasında mahkeme evrak üzerinden karar veremez; esasa ilişkin inceleme yapmalıdır.



T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2005/1212 K. 2005/2040 T. 11.2.2005


ÖZÜ : Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22. maddesine dayalı olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen karar Tüketici Mahkemesi nezdinde yapılan itiraza ilişkin olup, anılan yasanın 23. maddesinde Tüketici Mahkemelerinde görülecek davaların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütüleceği belirtilmiş ve dosya üzerinde karar vermek hususunda mahkemeye taktir hakkı tanınmamıştır. Dava açılması ile usul yasasındaki yerine getirilmesi zorunlu usul kurallarına uyulmadan evrak üzerinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.


DAVA ve KARAR : Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş. ile davalı Hulusi Tahir İlgenli arasındaki davada Tüketici Mahkemesi sıfatı ile Midyat Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşen kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Cumhuriyet Başsavcılığının 01.02.2005 gün ve Hukuk 1155 sayılı yazısı ile kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikayetçi Hulusi Tahir İlgenli Midyat Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına verdiği dilekçesinde; 2003 yılı Ağustos dönemine ait telefon faturasında şehiriçi görüşmeleri kalemi ile ilgili olarak gösterilen 45,640,000.- Lira ile çeşitli borçlar kalemi ile ilgili olarak talep edilen 1,800,000.- Liranın haksız ve yersiz olduğunu ileri sürerek, mecburen ödenen bu bedellerin iadesini istemiştir.

Mardin İl Telekom Müdürlüğü cevabında, 1,800,000.- Lira ile ilgili tahakkukun maddi hataya dayalı olduğunu, şehir içi görüşme bedeline yönelik itirazın ise yersiz olduğunu savunmuştur.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetince, şehir içi görüşme bedeline yönelik itiraz ve talebin kabulüne ilişkin verilen karara karşı Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından Tüketici Mahkemesinde itiraz edilmiştir. İtiraz dilekçesini Değişik İşler esasına kaydeden mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme ile itiraz ve dava sonuçlandırılmıştır.

23.5.1956 gün ve 8/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, HUMK.nun 73. maddesinde, kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakimin her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremeyeceği kabul edilmiştir. Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 22. maddesine dayalı olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından verilen karar Tüketici Mahkemesi nezdinde yapılan itiraza ilişkin olup, anılan yasanın 23. maddesinde Tüketici Mahkemelerinde görülecek davaların Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun Yedinci Babı, Dördüncü Faslı hükümlerine göre yürütüleceği belirtilmiş ve dosya üzerinde karar vermek hususunda mahkemeye taktir hakkı tanınmamıştır.

Gerçekte mahkemeye sunulan bir dava dilekçesi üzerine oturum günü belirlendikten sonra dava dilekçesi ve oturum günü taraflara tebliğ edilir. ( HUMK.m.195 ve 375. ) Bu işlemlerin yerine getirilmesi sırasında HUMK.nun 195, 207, 208, 210 maddeleri hükümlerine uygun davranmaya özen gösterilir. Ancak, mahkemece, işin aciliyeti olduğu kanaatine varılırsa, dava dilekçesi davalıya en seri şekilde ulaştırılırken, davaya karşı tüm delillerini sunması da istenmelidir. Somut olayda dava dilekçesinin mahkeme memuru aracılığı ile aleyhine itiraz edilen tüketiciye tebliğine karar verilmiş olup, bu ara kararının yerine getirildiği anlaşılmakta ise de, tarafların delil sunma ve savunma hakları kısıtlandığı için yukarıda anılan usul kurallarına uyulduğunun söylenmesi mümkün değildir. Dava açılması ile usul yasasındaki yerine getirilmesi zorunlu usul kurallarına uyulmadan evrak üzerinde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz edilen hükmün HUMK.nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kararın kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 11.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.




7 Ekim 2015 Çarşamba

Tüketici ayıp durumunda seçimlik haklardan sadece birini kullanabilir.



T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2008/1735 K. 2008/7867 T. 5.6.2008

ÖZÜ : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 ve 4/A maddelerinde ayıplı mal ve ayıplı hizmetle ilgili tüketicinin seçimlik hakları sayılmıştır. Bu haklar kullanımla biten inşai haklardan olup, davacının onarım olarak kullandığı seçimlik hakkını ıslah ile değiştirmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı tarafından yapılan ıslah hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece, davacının onarım hakkı olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş olmasına rağmen, onarım hakkı ile ilgili dava gözetilerek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, geçerli bir ıslah talebi varmış gibi araç bedeli gözetilerek davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

DAVA ve KARAR : Davacı, 19.9.2004 tarihinde O. AŞ den satın aldığı O. marka aracın depo seviye göstergesinde arıza olduğunu, 20 ye yakın servise gittiğini,arızanın giderilemediğini, son gidişinde depo yakıt ikmal kapağının değiştirilmesi gerektiğini, ancak garanti süresi bittiğinden ücretli değiştirileceğinin söylendiğini, garanti süresinin henüz dolmadığını ileri sürerek arızanın giderilmesini ve ayıplı hizmet nedeniyle harcadığı 500,00 YTL benzin parasının davalıdan tahsilini istemiş; ıslah dilekçesi ile de aracın değiştirilmesini veya bedelinin iadesini talep etmiştir.

Davalı O. AŞ, gerekli servis hizmetinin verildiğini bildirerek davanın reddini savunmuş, davalı G. Ms. Lt Şt aracın garanti kapsamında tamir edileceğini bildirmiş, her iki davalı da ıslah ile istenen taleplere yönelik davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, yakıt deposu kapağının yenisi ile değiştirilmesine, tüm malzeme ve işçilik giderlerinin davalılardan alınmasına, eski kapağın satıcıya iadesine, diğer taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2–Davacı, depo yakıt ikmal kapağının değiştirilmesi ve ayıplı hizmetten kaynaklanan 500,00 YTL benzin giderinin ödenmesi talebi ile eldeki davayı açmış, bilahare aracın değiştirilmesi olmadığı taktirde bedelin iadesi istemi ile talebini ıslah etmiştir. 4822 sayılı kanunla değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4 ve 4/A maddelerinde ayıplı mal ve ayıplı hizmetle ilgili tüketicinin seçimlik hakları sayılmıştır. Bu haklar kullanımla biten inşai haklardan olup, davacının onarım olarak kullandığı seçimlik hakkını ıslah ile değiştirmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı tarafından yapılan ıslah hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece, davacının onarım hakkı olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş olmasına rağmen, onarım hakkı ile ilgili dava gözetilerek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, geçerli bir ıslah talebi varmış gibi araç bedeli gözetilerek davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7. maddesi uyarınca kararın aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının 3 nolu bendinin hükümden çıkarılarak yerine (200,00 YTL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine) kısmının yazılmasına, mahkeme kararının bu şekilde düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş iş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 05.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.




BANKALAR TÜKETİCİ KREDİLERİNDEN BSMV ALABİLİRLER



T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2013/133
KARAR NO. 2013/7654 
KARAR TARİHİ. 26.3.2013 

 ALACAK DAVASI ( Davalı Banka Tarafından Yasal Zorunluluk Kapsamında Tahsil Edilen Vergi Bedelinin Davacıya İadesine Karar Verilmesinin Yanlış Olduğu ) 

VERGİSEL YÜKÜMLÜLÜK ( Alacak Davası - Davalı Banka Tarafından Yasal Zorunluluk Kapsamında Tahsil Edilen Vergi Bedelinin Davacıya İadesine Karar Verilmesinin Yanlış Olduğu ) 

 BSMV ALACAĞI ( Alacak Davası - Davalı Banka Tarafından Yasal Zorunluluk Kapsamında Tahsil Edilen Vergi Bedelinin Davacıya İadesine Karar Verilmesinin Yanlış Olduğu ) 4822/m.Geç 1 

ÖZET : Dava, alacak davasıdır. Karara konu toplam bedel içerisinde vergisel yükümlülük kapsamında tahsil edilen BSMV alacağı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı banka tarafından yasal zorunluluk kapsamında tahsil edilen vergi bedelinin davacıya iadesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: 

KARAR : Davacı; davalı bankadan kredi kullandığını, faizlerin düşmesi üzerine kredi borcunu iki kez yapılandırıldığını ve kendisinden 2.476,20 TL kesildiğini, kesilen ücretlerin iadesi istemi ile Çekmeköy Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurusu'nun kabul edildiğini belirterek, 2.476,20 TL'nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı; davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile 2.476,20 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacının eldeki dava ile, davalı banka tarafından yapılandırma işlemi esnasında tahsil edilen toplam 2.476,20 TL'nin tahsilini istediği ve mahkemece de davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmış ise de; karara konu 2.476,20 TL'lik toplam bedel içerisinde vergisel yükümlülük kapsamında tahsil edilen BSMV alacağı bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı banka tarafından yasal zorunluluk kapsamında tahsil edilen vergi bedelinin davacıya iadesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir. SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 168.25 TL temyiz harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

03/10/2014 TARİHİNDEN SONRA KULLANILAN TÜKETİCİ KREDİLERİNDE DOSYA MASRAFI %0.5 ORANINDA YASALLAŞTI.


03/10/2014 TARİHİNDEN SONRA KULLANILAN TÜKETİCİ KREDİLERİNDE DOSYA MASRAFI %0.5 ORANINDA YASALLAŞTI.


Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 3 EKİM 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Finansal Tüketicilerden Alınacak Ücretlere İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik uyarınca;

03/10/2014 tarihinden itibaren kullanılan tüketici ve konut kredilerinden; kullanılan tutar üzerinden %0.5 oranında kredi tahsis ücreti alınacak olup,alınan söz konusu dosya masrafı için yasal yollara başvurulamayacaktır.Tüketiciler eğer 03/10/2014 tarihinden sonra, tüketici veya konut kredisi kullanmış ise;kendisinden alınan %0.5 oranında alınan dosya masrafının iadesini talep edemeyecektir.

Tüketicilere tavsiyem; şayet kredilerini bu tarihten sonra kullanmış iseler kendilerinden alınan dosya masrafı miktarını iyi hesaplasınlar.03/10/2014 tarihnden sonra kendilerinden alınan dosya masraflarında çektileri kredi tutarının %0.5 ‘ini geçen kısmı için talepte bulunabilecekler ve bu kısmın iadesini alabileceklerdir.Dosya masrafı olarak tüketiciden alınabilecek kısım kredi tutarının sadece %0.5 ‘dir.Önemli olan bir hususuda hatırlatmakta fayda var; bu düzenleme sadece ilgili yönetmeliğin resmi gazetede yayımlandığı tarihten sonraki kredileri kapsamaktadır.Bu tarihten önce kullanılan tüketici veya konut kredilerinde alınan dosya masrafı ne kadar olursa olsun tüketiciler bunun iadesini talep edebilecekler ve almaya hak kazanacaklardır.



4 Ekim 2015 Pazar

BANKANIN SİZDEN KESMİŞ OLDUĞU KREDİ KARTI AİDATLARINI YASAL YOLLARLA GERİ ALAMAZSINIZ…



Son günlerde tüketicilerin bize sordukları soruların en başında bu konu geliyor.Kredi kartlarını geri alabilir miyim?Nasıl bir yol izlemeliyim?Nereye başvurmalıyım?Geriye dönük 10 yıllık kart aidatlarını geri almak mümkün mü?

Bu konuda tüketici oldukça yanlış bilgilendirilmiş ve yanlış adımlar atıyor ve bunun sonucunda bankaya çeşitli masraflar ödemek zorunda kalıyor.İlk önce şunu belirtmekte fayda var.BANKANIN SİZDEN KESMİŞ OLDUĞU KREDİ KARTI AİDATLARINI HİÇ BİR ŞEKİLDE GERİ ALAMAZSINIZ.

Evet bir ara kredi kartı aidatı için Tüketici Hakem Heyetine başvurup iadesini alan tüketiciler oldu.Ancak bu tüketicilerin göz ardı ettiği bir şey var oda tüketici hakem heyeti kararlarının kesin olmadığı ve bankanın bu kararlara 15 gün içinde itiraz hakkı olduğu.Eğer banka sizin kart aidatı ile ilgili kararınıza yasal süre içinde Tüketici Mahkemesine itiraz eder ise siz Tüketici Mahkemesi kararı sonucunda bu davayı kaybedersiniz.Bankadan iade aldığınız miktarı faiziyle iade edeceğiniz gibi mevcut davayı kaybettiğiniz için dava harç masraflarını ve bankanın avukatlık ücretini ödemek zorunda kalırsınız.Hatta banka avukatı Tüketici Mahkemesi kararı sonucunda almaya hak kazandığı avukatlık ücretini almak için size icra takibi bile başlatabilir.Kart aidatlarını geri alan tüketicilerin şansı bankanın bu kararları gözden kaçırması ve süresi içinde dava açmaması olmuş,ancak bankalar artık kredi kartı aidatı ile ilgili kararların hepsine dava açıp,ilgili tüketici hakem heyeti kararını iptal ettiriyorlar..Hukuken son duruma bakacak olursak ; Yargıtay son içtihatları ile kredi kartlarından ÜYELİK BEDELİ/AİDAT ALINMASININ USUL VE HUKUKA UYGUN OLDUĞUNU karara bağlamış bulunmaktadır.Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2010/13722 E , 2011/5258 K. sayılı,05/04/2011 tarihli, 2010/14259 E , 2011/4306 K sayılı , 22/03/2011 tarihli ve 2011/20019 E , 2012/3120 K sayılı ve 16/02/2012 tarihli kararlarıyla müşterinin bankaya ait kredi kartını kullanması sebebiyle davalı banka tarafından bildirilen ücreti ödemek zorunda olduğu ve bankanın ücret ödemeden kart verme yükümlülüğü olmadığı , bankanın bundan dolayı tüketiciden para almasının haksız şart olmadığını ve tüketiciye iadesi gerekmediğini karara bağlamıştır.Hal böyle iken tüketicilere tavsiyem ; kredi kartı aidatları geriye dönük olarak faiziyle iade ediliyor diyen kişilere itibar etmemeleri ve kredi kartı aidatları için yasal başvuruda bulunmamalarıdır.