11 Kasım 2018 Pazar

Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kullanabilmesi için asgari bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.


T.C. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2005/23478 K. 2005/26262 T. 28.12.2005

Özü : 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10. maddesi uyarınca, tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kullanabilmesi için asgari bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.

Kredi veren tarafından gönderilen ve ödeme planı hükmünde olan dönemsel hesap özetinde gösterilen asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi durumunda tüketici için akdi faiz oranının %30 fazlasını geçmeyecek gecikme faizi dışında başka bir yükümlülük öngörülemez. Kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekimi suretiyle kullanılan krediler bakımından da 4077 sayılı Kanunun 10. maddesi uygulanacağından, kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yolu ile yapılan takipte borçlunun itirazı üzerine istenebilecek asıl borç ve faizi, mahkemece talebe bağlı olmaksızın resen, 4077 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak, muacceliyet uyarısının yerine getirilip getirilmediği incelenerek belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.

DAVA ve KARAR : 14.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki kanunda değişiklik yapan 4822 Sayılı Kanunun 10 ve 10/A maddeleri içeriği ve getirdiği hükümler birlikte değerlendirildiğinde borcun hesaplanmasında ve takibin denetlenmesinde mahkemelerce resen dikkate alınması gerekir.

10.maddenin 1.fıkrası gereğince tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde, kredi verenin borcun tümünün ifasını isteme hakkını kullanabilmesi için en az bir hafta süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekli görülmüştür. Ayrıca, IO.maddenin 1. fıkra son cümlesi; “taraflar arasında akdedilen sözleşmede öngörülen kredi şartları, sözleşme süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez” hükmünü de getirmiştir.

Öte yandan 4822 Sayılı Kanunun 16.maddesiyle 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinden sonra eklenen 10/A maddesi kredi kartı ile mal veya hizmet alımı sonucu nakdi krediye dönüşen veya kredi kartı ile nakit çekim suretiyle kullanılan kredilerinde ( a-b-h-I bentleri dışında ) IO.madde hükümlerine tabi olacağı açıklanmıştır.

Aynı madde ikinci fıkrasında ise kredi veren tarafından tüketiciye gönderilen dönemsel hesap özetlerinin 10.maddenin 2.fıkrası d bendinde öngörülen ödeme planı hükmünde olduğunu vurgulayarak ( d- ödeme tarihleri, ana para, faiz, faiz fon ve diğer masrafların ayrı ayrı belirtildiği ödeme planı ) devamla dönemsel hesap özetinde yer alan asgari ödeme tutarının vadesinde ödenmemesi halinde tüketici 10.maddenin f bendinde yer alan ( f:akdi faiz oranının %30 fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı ) gecikme faizi dışında her hangi bir isim altında yükümlülük altına sokulamayacağı açıklanmıştır. Anılan yasanın 10/A maddesi 3.fıkrasında “kredi verenin faiz artırımını otuz gün önceden tüketiciye bildirmekle zorunlu olduğundan başka artırılan bu faiz oranının da geriye dönük olarak uygulanamayacağı ve tüketicinin bildirim tarihinden itibaren en geç 60 gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde ise faiz artışından etkilenmeyeceği” açıklanmıştır.

Bu durumda 31.12.2002 tarihli kredi sözleşmesine dayanılarak yapılan takipte genel haciz yolu ile borçlunun itirazı üzerine istenebilecek asıl borç ve faizinin, talebe bağlı olmaksızın Mahkemece resen yukarıda açıklanan yasa maddeleri ve özellikle 10.maddeye göre 11.03.2004 tarihli ihtarname irdelenerek muacceliyet koşulunun yerine getirilip getirilmediği 4822 Sayılı Kanun koşullarında denetlenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken, neye dayandığı açık olmayan bankanın tek taraflı belirttiği %97.5 oranındaki faiz oranı esas alınarak eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 28.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.