T.C.
Yargıtay
13. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/11714
Karar No:2016/23254
K. Tarihi:14.12.2016
MAHKEMESİ : ...Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı subut bulunmadığından davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı hastanede 12/04/2012 tarihinde safra taşı tanısıyla ameliyat olduğunu, akabinde bacak kaslarında oluşan rahatsızlık sebebiyle sürekli ağrı çekmeye başladığını ve yürüyemediğini, yürüyememe/ağrı şikayeti ile gittiği başka bir hastanede ameliyat sonrası "hatalı yapılan iğneden kaynaklı enjeksiyon nöropatisi siyatik hasar teşhisi" konulduğunu, hatalı yapılan iğne neticesinde bacak kaslarında meydana gelen rahatsızlık nedeniyle yürüyemediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 15.000,00 TL manevi, 460,00 TL maddi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 12/04/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, komplikasyon neticesinde ortaya çıkan zararlardan dolayı sağlık personelinin sorumluluğu yoluna başvurulamayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı hastanede hatalı enjeksiyona bağlı olarak düşük ayak sendromu meydana geldiğini, bu durumun davalının ihmali sonucu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. İlke olarak, doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastasının durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Mahkemece hükme esas alınan 09.04.2014 tarihli... 2. İhtisas Kurulu'nun raporu ile, "dava konusu olayda kişiye gluteal bölgeden intranuskuler enjeksiyon yapıldığının anlaşıldığı, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılışı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durunun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durusunda da daba önceden öngörüleneyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, bu durunun her türlü özene rağven oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklannayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan sağlık personeline herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği oy birliği ile mütalaa olunur." denilmiştir.
Ne var ki hükme esas alınan bu rapor, olayda davalının kusurlu olup olmadığının tespiti için yeterli değildir. Alınan raporda varılan sonucun hangi maddi verilere dayandırıldığı, davalı çalışanları tarafından davacıya uygulanması uygun görülen iğnenin somut rahatsızlık itibariyle gerçekten uygun bulunup bulunmadığı bunun tatbiki sırasında her hangi bir mesleki hata yada ihmalin olup olmadığı, düşük ayak sendromu olayının uygun iğne seçimine ve bunun doğru şekilde takbikine rağmen meydana gelip gelmediği somut ve denetime elverişli bir biçimde ortaya konulmamış soyut bir değerlendirme yapılmakta yetinilmiştir. Bu haliyle hükme esas alınmasına da olanak yoktur. Davacı iddialarını da karşılamaktan uzak olup, Dairemiz incelemesine gelen benzer dosyalardaki... Raporlarında ise, enjeksiyon nörapatisi vakıalarında talimat verenler ile uygulayıcılara kusur izafe edildiği de anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında davaya konu olayda, özellikle nöroşuriji ve anotomi dalarında, uzmanların da bulunduğu akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak davacıya uygulanan iğne ve ilacın seçimi, dozajı, hastanın fiziksel durumu, uygulama pozisyonu, iğnenin boyutu ve yönü ile bunun uygulanması aşamasında her hangi bir mesleki ihmal, tedbirsizlik yada dikkatsizlik bulunup bulunmadığı açık denetime elverişli bir tarzda belirlenmesi kusur oranlarının bu çerçevede saptanması ve ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.