11 Kasım 2018 Pazar
Konut satışına ilişkin uyuşmazlıkta; esas olan sözleşmenin imzalanmasıdır.
T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2005/17838 K. 2006/3740 T. 16.3.2006
ÖZÜ : Somut olayda, davacının, davalı tarafından müteahhit sıfatıyla inşa edilen inşaattan bir adet konutu satın almak için 23.12.2003 tarihli adi yazılı sözleşmeyi düzenledikleri ve tapunun devredildiği ihtilafsızdır. Konut alım ve satımına dair böyle bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan konutun veya kat mülkiyeti oluşturulmuş konutun alıma satıma konu olması sözkonusu olmayıp böyle bir sonuç 4077 sayılı Yasanın amacına da aykırıdır. Tarafların 4077 sayılı Yasada tanımı yapılan tüketici ve üretici, satıcı… sıfatlarını taşıması ve hukuki ihtilafın 4077 sayılı Yasa kapsamında çözümlenebilecek nitelikte bulunması yeterlidir.
DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalı yüklenicinin inşa ettiği taşınmazda, yükleniciye düşen daireyi satın aldığını, tapu devrinin yapıldığını, dairede eksik işler olduğunu, kalitesiz malzeme kullanıldığını, geç teslim edildiğini, tespit yaptırdığını ileri sürerek sözleşmeye aykırı eksik ve kusurlu imalattan dolayı, 3.127.500.000 TL. harcama bedeli ile 1.500.000.000 TL. kira kaybı olmak üzere 5.027.500.000 TL.’nin faizi ile ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mahkemenin görevli olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, sözleşme tarihi itibariyle yapılmış bir konut bulunmadığı, bu nedenle sözleşmenin, konut satışını kapsamadığı, 4077 sayılı Yasadaki konut kavramının tapuda kayıtlı ve kat mülkiyetine geçilmeye elverişli ve taraflar arasındaki sözleşme tarihi itibariyle zeminde mevcut olan konut satışlarını kapsadığı, eser sözleşmesinin incelenmesi gerektiğini, bu nedenlerle görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olmayıp genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde Yasanın amacı açıklandıktan sonra, Kapsam başlıklı 2. maddesinde, “”Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar”” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder.
Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda, davacının, davalı tarafından müteahhit sıfatıyla inşa edilen inşaattan bir adet konutu satın almak için 23.12.2003 tarihli adi yazılı sözleşmeyi düzenledikleri ve tapunun devredildiği ihtilafsızdır. Konut alım ve satımına dair böyle bir hukuki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilmesi için mutlaka yapılmış olan konutun veya kat mülkiyeti oluşturulmuş konutun alıma satıma konu olması sözkonusu olmayıp böyle bir sonuç 4077 sayılı Yasanın amacına da aykırıdır. Tarafların 4077 sayılı Yasada tanımı yapılan tüketici ve üretici, satıcı… sıfatlarını taşıması ve hukuki ihtilafın 4077 sayılı Yasa kapsamında çözümlenebilecek nitelikte bulunması yeterlidir. Dava konusu ihtilaf değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Yasa kapsamında bulunduğunda duraksama bulunmamalıdır. Mahkemece, değinilen bu husus gözetilerek ve davaya bakmanın tüketici mahkemesinin görev alanında olduğu benimsenerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bent uyarınca davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, 16.3.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi