T.C.YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ E. 2004/3108 K. 2004/11101 T. 12.7.2004
ÖZÜ : Dava,
kampanyalı satış esasına dayalı olarak satın alınan aracın kararlaştırılan
sürede teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebine
ilişkindir. Bu türden uyuşmazlıkların genel hükümlere göre çözümlenmesi
gerekir. Teslim edilmeyen aracın rayiç bedeli istendiğine göre müspet zararın
istendiği açıktır. Sözleşmeye aykırılık nedeniyle müspet zarar talep
edildiğinde, kalan borç tazminat alacağından düşülerek hesaplama yapılması
gerekir.
DAVA
ve KARAR : Davacı, taraflar arasında düzenlenen 28.12.1998 tarihli
sözleşme ile P. marka 2 OTD HB model aracın satımı hususunda anlaştıklarını,
2.192.465.000.-TL peşin ödendiğini, kalan bedelin 60 ayda ve 62. 1
26.000.-TL'lık taksitler halinde ödeneceğini, otomobilin Ocak 2000'de teslim
edilmesi gerekirken teslim edilmediğini, aracın rayiç değeri olan
12.000.000.000.-TL'nın tahsili için girişilen İcra takibine haksız olarak
İtiraz edildiğini ileri sürerek, aracın teslimi, mümkün olmadığı taktirde
alacağın % 40 inkar tazminatı ile tahsilini istemiş, yargılama sırasında
talebinin aracın rayiç değerinin tahsili yönünde olduğunu açıklamıştır.
Davalılar,
davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece,
taraflar arasındaki sözleşme gereğince otomobilin Ocak 2000 tarihinde teslimi
gerekirken davalının edimini yerine getirmediği, bu nedenle davacının taksit
ödemelerini 28.05.2000 tarihinde durdurduğu, son senet tarihinin 28.12.2003
tarihi olup, ödemeler tamamlanmadığından davacının aracın rayiç değerini değil,
ancak ödediklerini geri isteyebileceği, davalının 27.07.2000 tarihinde
temerrüde düştüğü gerekçesi ile sözleşmenin feshine, 3.968.607.000.-TL asıl
alacak ve 2.579.594.550.TL'nın davalıdan tahsiline ilişkin verilen karar davacı
tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı
vekilinin 05.06.2003 tarihli celsede davanın itirazın iptali davası olmadığını
açıklaması karşısında davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava,
kampanyalı satış esasına dayalı olarak satın alınan aracın kararlaştırılan
sürede teslim edilmemesi nedeniyle doğan zararın tazminine ilişkindir. 4077
Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un kampanyalı satışları düzenleyen
7. maddesinde satılanın geç teslim veya hiç teslim edilmemesi nedeniyle
uğranılan zararlara ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, anılan yasanın
30. maddesi gereğince bu tür uyuşmazlıkların genel hükümlere göre çözümleneceği
kabul edilmelidir.
Taraflar
arasında düzenlenen 28.12.1998 tarihli "Sabit Fiyat Garantili P. Otomobil
Sözleşmesi"nde peşinat olarak 2.192.465.000.-TL, taksit miktarları
62.126.000.TL olmak üzere toplam bedelin 5.920.000.000.-TL ve araç tesliminin
Ocak 2000 alacağı kararlaştırılmıştır. Teslim tarihinin Ocak 2000 olmasına ve
bu sürede araç teslim edilmemesine rağmen davacı, Mayıs 2000 tarihine kadar
taksitlerini düzenli olarak ödemiş olup, 13 Temmuz 2000 tarihli ihtarnamesi ile
aracın 7 gün içinde teslimini ya da anahtar teslim fiyatı olan
12.000.000.000.-TL'nın ödenmesini istemiş, verilen sürede aracın teslim
edilmemesi üzerine de bu davada aracın rayiç bedeli olarak
12.000.000.000.-TL'nın tazmin edilmesini talep etmiştir. Satım sözleşmesi tam
iki taraflı sözleşme olup, satıcının temerrüde düşmesi halinde alıcı, BK'nun
106. maddesindeki seçimlik haklarını kullanabilir. Dava konusu olayda davacı
alıcı, teslim edilmeyen aracın rayiç değerini istediğine göre sözleşmeye
aykırılık nedeni ile olumlu ( müspet ) zararını istediği açık ve belirgindir.
Olumlu ( müspet ) zarar ise sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle
uğranılan zarar olup, alacaklının mal varlığının, borcun yerine getirilmesi
sonucu ulaşacağı durum ile borcun yerine getirilmemesinden dolayı göstereceği
durum arasındaki fark olarak açıklanabilir. Alıcının ifadaki menfaatinin
zedelenmesi nedeniyle doğan zarardan satıcı sorumludur. Davacı, davalının
sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle olumlu zarar istediğine göre, sözleşmeyi
halen ayakta tutmaktadır. Bu durumda, sözleşme ilişkisi ayakta kalır; ne var
ki, asıl edimin yerini tazminat borcu alır ( Prof. Dr. Selahattin Sulhi
Tekinay, Borçların İfası, İhlali, Sona Erme Sebepleri ve Nevileri, 1967, sh.
166 ). Böyle olunca zarar giderilmesi konusu ifadaki menfaat olduğundan ödenen
miktar geri istenemeyeceğinden bu miktara hükmedilemez.
Bu
açıklamalardan sonra, alacaklı sözleşmeyi ayakta tutmak suretiyle olumlu
zararını istediği taktirde, öncelikle kendi edimini yerine getirip getirmeyeceği
meselesi üzerinde durmak gerekir. Doktrinde müspet zararın hesabı ile ilgili,
mübadele teorisi ve fark teorisi olmak üzere iki teori vardır ( Prof. Dr.
Fikret Eren, Borçlar Hukuk Genel Hükümler, Cilt 2, 5. Bası, sh. 1 106 ).
Mübadele teorisinde mütemerrit borçlu kendi edimi yerine tazminat ödemek
zorunda kalırken, alacaklı kendi edimini aynen yerine getirmek zorundadır.
Doktrin ve uygulamada daha fazla benimsenen fark teorisine göre ise alacaklı
mütemerrit borçluya karşı borçlandığı kendi edimini aynen ifa etmek zorunda
değildir. Bu durumda alacaklı, tazminat alacağından kendi borcunu düşürür ve
geri kalan kısmı ister. Özellikle somut dava konusu olayda olduğu gibi, edimini
yerine getirmede temerrüde düşen, hatta mali bakımdan acz içerisinde olduğu
bilinen borçluya, bakiye satım bedelinin peşinen ödenmesini istemek hakkaniyet
ilkeleri ile de bağdaşmaz. Böyle olunca mahkemece, davacının sözleşmeye
aykırılık nedeniyle olumlu ( müspet ) zararını talep edebileceği kabul
edilerek, satışa konu edilen aracın, ihtar tarihindeki ( 13 Temmuz 2000 ) rayiç
değerinin uzman bilirkişi vasıtası ile tespiti ile bundan davacının kalan
taksitlerinin mahsup edilmesi ve bakiye zarardan davalıların sorumlu tutulması
gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma
nedenidir.
SONUÇ
: Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair
temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz
edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 12.07.2004 gününde oybirliğiyle
karar verildi.