23 Aralık 2016 Cuma

AYIPLI ARAÇTA TÜKETİCİNİN HAKLARI



AYIPLI ARAÇ KAVRAMI 

Ayıp; bir malın veya hizmetin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olmamasıdır. Bu durumda malı veya hizmeti satın alan kişi, maldan beklediği yararı sağlayamaz.Kısacası ayıplı mal; sözleşmeye aykırı olan maldır.Uygulamada hem ekonomik değerinin yüksek olması, hem de sık karşılaşılan bir uyuşmazlık olduğu için; ayıplı araçlar konusu ayrı bir öneme sahiptir. 

Ayıplı araç ; yukarıda bahsettiğimiz şekilde tüketicinin satın aldığı aracın hatalı veya kusurlu olmasıdır. Bu kusur ve hata; araçtan gerektiği gibi veya tamamen yararlanmayı engelleyecek nitelikte bir kusur veya hatadır. 

AYIPLI ARAÇLARA ÖRNEKLER 

Sıfır olarak satın alınan aracın şanzımanının arızalı olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın boyalı olması 

İkinci el olarak satın alınan aracın kilometresinin değiştirilmiş olması veya hasarının alıcıdan gizlenmesi 

Hasarsız olarak bilinen aracın pert kaydının çıkması 

Aracın start-stop siteminin arızalı olması 

Aracın sürekli yağ yakması 

Aracın şiddetli bir kazada hava yastıklarının açılmaması 

Sıfır olarak satın alınan araçta kısa sürede boya döküntüsünün meydana gelmesi 

Aracın yağ keçelerinin hidrolik yağı sızdırması 

Aracın, eksantrik zincir kapağında çatlak olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın kısa sürede triger kayışının kopması 

Aracın fren sisteminin arızalı olması 

Aracın sürekli stop etmesi 

Aracın sürekli olarak sola çekmesi ve bu arızanın giderilememesi 

Aracın klimasının çalışmaması 

Sıfır olarak satın alınan aracın sonradan hasarlı olduğunun öğrenilmesi 

Kısa sürede aracın motorunun çalışamaz hale gelmesi 

Aracın el freninin arızalı olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın; satış sözleşmesindeki paket özelliklerine sahip olmaması; gibi durumlarda ayıplı araçtan söz edilir. 

Buradaki araç sözcüğünü; sadece otomobil, motosiklet veya kamyon gibi karayolu araçları olarak anlamamak gerekir.Uyuşmazlık konusu olan ayıplı araç; havayolu (uçaklar,drone vb.) araçları da olabileceği gibi; denizyolu (gemiler,tekneler,denizaltı vb.) araçları da olabilir. 


AYIPLI ARAÇLARDA TÜKETİCİNİN HAKLARI 


Satın alınan araç ayıplı ise; artık tüketici dört seçimlik hakka sahiptir.(6502 sayılı kanun madde 11) 


1.ONARIM: Tüketici araçtaki ayıbın, ücretsiz olarak giderilmesini satıcıdan isteyebilir. Satıcı ayıbın giderilmesinden dolayı; araca yeni bir parça eklemiş olsa dahi ,tüketiciden herhangi bir ücret talep edemez. 

2.İNDİRİM: Tüketici ayıp oranında aracın bedelinde bir indirim isteyebilir. 



3.DEĞİŞİM: Tüketici hiçbir ücret ödemeden, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesini satıcıdan talep edebilir.Buna MİSLİYLE DEĞİŞİM denir. 


4.SÖZLEŞMEDEN DÖNME VE BEDEL İADESİ: Tüketici aracı satıcıya iade edip; ödediği bedelin kendisine verilmesini isteyebilir.Bu durumda tüketici artık sözleşmeden ayıp nedeniyle caymaktadır. 


Tüketici satın aldığı araçta herhangi bir ayıp çıkması durumunda; bu dört seçimlik haktan dilediğini kullanabilecektir.Bu haklar dışında; ayrıca tüketicinin ayıp nedeniyle bir zararı söz konusu ise;tüketici satıcıdan tazminat isteyebilir. Tüketicinin bu zararı maddi olabileceği gibi; manevide olabilir.Örneğin; aracın hava yastıklarının arızalı olması sebebiyle; meydana gelen kazada tüketici yaralanmış ise; artık tüketicinin manevi zarara uğradığını da kabul etmek gerekecektir. 

Kanun; tüketiciye dört farklı seçimlik hak tanımıştır ve tüketici bu seçimlik haklardan hangisini kullanacağını kendi iradesiyle belirleyecektir.Dolayısıyla; satıcı tüketiciyi seçimlik hakkını kullanmasında yönlendiremez veya bu haklarını kısıtlayamaz. Örneğin; tüketici sözleşmeden dönme hakkını kullanıp; bedel iadesini istediği zaman satıcı artık onu onarım hakkını kullanmaya zorlayamaz.Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; tüketicinin ayıp durumunda başvurabileceği bahsi geçen bu haklar seçimlik haktır; yani tüketici bu haklardan birini kullandığı zaman; diğer bir hakkını artık kullanamayacaktır. Örneğin; şanzıman sistemi arızalı olan bir araba; servise bırakılarak tamir edilmişse; artık tüketici aracın misliyle değişimini veya bedel iadesini talep edemeyecektir;çünkü bu durumda tüketici seçimlik haklardan onarım hakkını seçmiş ve kullanmış bulunmaktadır. 

Ayrıca yasal yollara başvurulurken dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise; davacı veya hak sahibinin tüketici sıfatına sahip olup olmamasıdır. Eğer alınan araç hususi kullanım içinse; yani şahıs adına alınmışsa aracı satın alan kişi tüketici sıfatına haizdir ve bu işlem bir tüketici hukuku işlemidir. Ancak satın alınan araç ticari nitelikte ise; örneğin; şirket adına kayıtlıysa; artık ticari bir dava söz konusudur. Bu husus görevli merciyi tayin bakımından önemlidir. Ancak davanın ticaret mahkemesinde görülmesi durumunda da; tüketici hukukuna ilişkin hükümler kıyasen uygulanacaktır.Yani,davacı tüketici sıfatına haiz olmasa da; 6502 sayılı kanunda belirtilen bu dört seçimlik haktan dilediğini kullanabilecektir. 


TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARINI KULLANMASINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ 


Peki aracın ayıplı olması durumunda tüketicinin satıcıya başvurma süresi ne kadardır?Bu konuda satıcılar tüketiciyi yanlış bilgilendirip; başvurma süresinin dolduğunu,bu sebeple tüketicinin söz konusu taleplerini yerine getiremeyeceklerini bildirebiliyorlar.Hatta kurumsal olan firmalar bile; bu sürenin 30 gün olduğunu ileri sürerek tüketicinin taleplerini yerine getiremeyebiliyorlar.Ancak bu doğru değildir.Tüketicinin talep haklarındaki süresi;aracın satın alındığı tarihten itibaren iki yıldır.Yani; tüketici ayıplı aracı satın aldığı tarihten itibaren iki yıl içinde belirttiğimiz bu dört seçimlik haktan birini kullanabilecektir.Ancak tüketici bu iki yıllık sürenin ilk altı ayında yasal yollara başvurursa; kendisi aracın ayıplı olduğunu ispat etmek zorunda değildir;aracın ayıplı olmadığını satıcı firma ispat etmek zorundadır. Tüketici bu altı aydan sonra başvurursa ispat yükü tersine döner ve tüketici ayıbı ispat etmek zorunda kalır.Burada da tüketici aleyhine bir durum söz konusu değildir.Bu durumda iki yıllık sürenin hangi aşamasında başvurulmuş olması sonucu değiştirmez,satın alınan araç ayıplı ise;kazanan yine tüketici olacaktır.Önemli olan husus; ayıbın tüketicinin kullanımından kaynaklanmayan bir ayıp olmasıdır.İspat yükü kanunda her ne kadar bu şekilde düzenlenmiş olsa da; bu düzenleme uygulamada pek anlam ifade etmemektedir.Zaten davasını açan taraf hangi aşamada olursa olsun söz konusu uyuşmazlıkla ilgili delillerini mutlaka dosyaya sunmalıdır.Zaten bu davalarda başvurulan en önemli delil ;bilirkişi incelemesidir.Aracın ayıbını inceleyecek ve tespit edecek bilirkişi de; davacının taleplerine ve dosyaya sunduğu delillere göre incelemesini yapacaktır.Bahsi geçen;iki yıllık süre garanti belgesi olmayan araçları da kapsamaktadır.Yani bu dört seçimlik hakkını kullanabilmek için; satıcının tüketiciye garanti belgesi vermiş olması gerekmez. Ayrıca araçta gizli ayıp söz konusu ise;artık bu iki yıllık başvuru süresi aracın alındığı tarihten itibaren değil,gizli ayıbın öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Gizli ayıp; tüketici tarafından malın satın alındığı anda fark edilemeyen, gözle görülemeyen,basit bir inceleme ile anlaşılamayan ve zaman içerisinde kullanıma bağlı olarak kendisini gösteren ayıplardır. Örneğin;tüketici sıfır olarak aldığı bir otomobili satmak istediğinde;yapılan ekspertiz incelemesinde tesadüfen aracın boyalı olduğunu öğrenmiş olabilir.Bu durumda söz konusu araçta gizli ayıp söz konusudur.Çünkü;sıfır olarak satın alınan bir araç için tüketiciden ekspertiz raporu alması beklenemez. İşte burada tüketicinin satıcıya başvuru süresi olan iki yıllık süre;tüketicinin sıfır aracı satın aldığı tarihten itibaren değil; aracın boyalı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlayacaktır. 


AYIPLI ARAÇ DAVALARINDA TÜKETİCİ LEHİNE YORUM İLKESİ 


Tüketicilerin ayıplı araç davalarında; hukuki yollara başvururken ; çekindikleri husus; satıcının dava konusu ayıbın(arızanın) aracın satışı sırasında var olmadığı ve söz konusu ayıbın satın aldıktan sonra tüketicinin kullanıma bağlı olarak ortaya çıktığını ileri sürmeleri karşısında taleplerinin reddedileceği veya davayı kaybedecekleri inancıdır.Bu doğru bir yaklaşım değildir.Çünkü; araçtaki ayıbın aracı satın alan tüketicinin kullanımına bağlı olarak ortaya çıkıp çıkmadığı;ayıbın satıştan önce olup olmadığı; yapılacak bilirkişi incelemesi ile kolaylıkla tespit edilebilmektedir.Eğer bu tespit edilemiyorsa; tüketici lehine yorum ilkesi gereğince; bu ayıbın satıştan önce var olduğu ve tüketiciden kaynaklanmadığı kabul edilmelidir.Ancak bu husus her somut olaya göre ayrı değerlendirilmelidir. 


TÜKETİCİ YASAL YOLLARA BAŞVURURKEN TALEBİNİ AÇIKÇA BELİRTMELİDİR


Tüketici, yasal yollara başvururken; mutlaka dört seçimlik haktan hangisini kullanacağını belirtmelidir.Tüketici ayıplı araç sebebiyle dava açmışsa; dava sonuçlanmadan önce talebini dilediği zaman değiştirebilir. Tüketicilerin ayıplı araç ile karşılaştıklarında; onarım ve indirimden ziyade ayıbın tekrarlanabileceğini de dikkate alarak; bedel iadesi veya aracın yenisiyle değiştirilmesini talep etmeleri daha yerinde olacaktır.Ancak hangi talebin tüketici açısından daha yararlı olacağını somut olaya göre değerlendirmek gerekir.Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise; araçtaki ayıp, bedel iadesini veya misliyle değişimi gerektirecek kadar önemli bir ayıp olmalıdır ;aksi halde araçtaki arıza basit bir onarımla giderilebiliyorsa; artık aracın misliyle değişimi veya tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması ;hakkaniyetle bağdaşmayacaktır.Örneğin; aracın far ampullerinin patlak olması durumunda, tüketicinin sözleşmeden dönme veya misliyle değişim hakkını kullanması satıcıyı zarara uğratacağından ve ayıp ile talep arasında orantı olmadığından hakkaniyet gereği artık satıcıdan aracı iade alması veya misliyle değişim yapması beklenemez. 



Ayıplı araçta; aracın yenisi ile değiştirilmesi durumunda tüketiciden araçtan yararlanma bedeli mahsup edilemez.




T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2006/6251 K. 2006/11865 T. 18.9.2006

ÖZET : Davacının, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı olduğunu belirterek, aracın ayıpsız olan misliyle değiştirilmesini talep ettiği davada, mahkemece, fatura bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda yararlanma bedelinin düşülmesi düzenlenmediği halde, davacının araç için ödediği bedelden araçtan yararlanma bedeli mahsup edilerek karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

DAVA ve KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı araçta gizli ayıp bulunduğunu öne sürerek, aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, aracın davalıya iadesi şartıyla 36.000 YTL'nin tahsiline karar verilmiş; hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı olduğunu belirterek, aracın ayıpsız olan misliyle değiştirilmesi için işbu davayı açmıştır. Bilirkişi raporunda, aracın ayıplı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece araç için ödenen bedelden, yararlanma bedeli mahsup edilerek, 36.000 YTL'nin tahsiline, aracın davalıya iadesine karar verilmiştir. Gerek 4077 sayılı Kanunun ilk şeklinde, gerek 4822 sayılı Kanunla değiştirilmiş halinde, kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme yer verilmemiştir. Yargıtay HGK'nın 2005/4-309, 2005/391 karar sayılı kararında da, bu husus açıkça belirtilmiştir. Bu durumda, mahkemece fatura bedeli olan 42.123.592.000.- liranın tahsiline karar verilmesi gerekirken, davacının araçtan yararlanma bedelinin mahsup edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), 1.456,00 YTL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 18.09.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. 













Araçta gizli ayıbın bulunması durumunda; tüketiciye uygun bir bedel iadesi yapılması yerinde olacaktır.




T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2005/4-309 K. 2005/391 T. 22.6.2005

ÖZÜ: Aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir.Şu halde aracın kullanılması bedel iadesinde dikkate alınmalıdır.



DAVA ve KARAR : Dava, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir.

A- Davacı isteminin özeti:

Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı Süleyman K.'ın davalılardan Doğuş Otomotiv Holding A.Ş.'den satın aldığı 1997 model 911 Porshe markalı aracı, trafiğe çıkışından 15 gün sonra henüz 47 km.'de iken müvekkilinin satın aldığını, dava konusu araçta ilk olarak 1998 yılının ikinci ayında meydana gelen bir arıza nedeniyle "V" kayışının koptuğunu ve aracın bu nedenle Doğuş Motor'da servise girdiğini, aracın tamir edilerek müvekkiline teslim edildiğini, ancak daha sonra dava konusu olan aracın aynı arızayı sürekli olarak tekrarlamasından dolayı 1998 yılı 9.ayında, 01.07.1999, 29.10.1999, 29.11.1999, 15.05.2000 tarihlerinde servise girip çıktığını, en son 28.1.2001 tarihinden itibaren aracın aynı şikayet nedeniyle servise bırakıldığını ve halen aracın serviste kaldığını, bu nedenle araçtan yararlanamamanın süreklilik kazandığını ve araçtaki arızanın da tamir yolu ile giderilmesinin artık mümkün olmadığının ortaya çıktığını, aracın 10.000 km.de bulunduğunu, bunun da araçtaki arızanın imalat hatasından kaynaklandığını gösterdiğini, araçtaki arızanın davalılarca uzmanı oldukları konuda tamirle düzeleceğini belirterek verilen güvenle müvekkilinden hile ile gizlendiğini, aldatılıp oyalandığını, ayrıca aracın Almanya'daki üretici firmasının bu model araçlarda karşılaşılan bu arıza nedeniyle aynı model araçları piyasadan topladığını, davalı tarafın bunu bilerek müvekkilinden gizlediğini, ayıplı mal ve hizmetlerin ifasının tüketicilerin sağlık ve can güvenliğini ciddi olarak tehdit ettiğini ve Anayasanın 17. maddesine de aykırı olduğunu ifadeyle; 4077 Sayılı Yasanın 4. maddesinin 2.fıkrası gereğince ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesini, değiştirmenin mümkün olmadığı takdirde araç bedelinin 4.7.1997 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkiline verilmesini; aşamalarda ve özellikle de 25.6.2002 ve 28.12.2004 tarihli oturumlarda ise sadece aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir.

B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti:

Davalılar vekili cevap dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında özetle; Doğuş Otomotiv San. ve Tic. A.Ş. unvanlı şirketin unvan değiştirerek Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. olduğunu ve şirketin faaliyet konusunun da değiştirildiğini, Doğuş Otomotiv Holding AŞ.'nın de Porshe marka araçların veya her hangi bir marka aracın satıcısı, bayii, acentesi yada distribütörü olmadığı gibi, Doğuş Motor Servis ve Ticaret A.Ş.'nin de Doğuş Holding A.Ş.'nin yetkili servisi olmadığını, iş emirlerinde müvekkilinin isminin bulunmadığını belirterek müvekkili Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. yönünden davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesini; Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş. yönünden ise; dava konusu aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arıza şikayeti nedeniyle servise getirildiğini ve garanti kapsamı içerisinde aracın tamir edilerek davacıya teslim edildiğini, bu nedenle davacının 4077 Sayılı Yasanın 4. Maddesine göre seçimlik hakkını tamir yönünde kullandığını, artık davacının aracın yenisi ile değiştirilmesi veya bedelinin iadesini talep edemeyeceğini, aracın garanti kapsamı dışında da aynı şikayetlerle gelindiğinde tamir edilerek davacıya aracın teslim edildiğini, araçtaki problemin "V" kayışının ve "A-C" kayışının kopmasından kaynaklandığını, bu problemlerin de hayati önem taşımadığını, aracın en son 30.1.2001 tarihinde "V" kayışı kopması şikayeti ile müvekkili şirkete getirilerek tamirinin talep edildiğini, aracın tamir edilerek tamamen kusursuz şekilde teslime hazır olduğunu ve davacının aracını teslim alması konusunda defalarca uyarıldığı halde davacının aracını teslim almadığını, araçta üretim hatasının bulunmadığını, aracın değişen aralıklarla kayışlarının kopmasının davacı tarafından gerektiği gibi kullanılmamasından kaynaklandığını, dava konusu aracın 20.7.1997 tarihinde satıldığını ve bu nedenle 4077 Sayılı Yasanın 4/4. maddesine göre davanın zaman aşımına uğradığını, garanti süresinin de 3 yıl önce dolduğunu, aracın garanti süresi içerisinde yalnızca bir defa arızalandığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.

C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Yerel Mahkeme; "...Somut olayda araçta meydana gelen V kayışı kopuşları onarılmıştır. Ama V kayışı kopuşları sürekli olarak tekrarlamıştır. O halde bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde araç motoru elemanlarında ya üretim hatası mevcuttur ya da verilen servis hizmetinde ayıplı hizmet söz konusudur. Yani yapılan onarımlar temelden yapılmış onarım olarak kabul edilemez. Davalıların yükümlülüğü yeterli donanıma ve bilgiye sahip servis istasyonları açmak ve bu servis istasyonlarında ayıp var ise iyi teşhis ile bu ayıbı tanımak ve onarımı da doğru bir şekilde gerçekleştirmek ve aracı ayıptan an olarak tüketiciye teslim etmektir. Davalı taraf servis istasyonlarının, arızayı iyi teşhis ederek onarımı buna göre gerçekleştirdiklerinin kabulü mümkün değildir. V kayışı kopmalarında kullanım hatasının olmadığı bilirkişi raporu ile tespit edildiğine göre davalıların servis istasyonları ile yapılan onarım teşhis ve tedavi olarak yeterli nitelikte değildir. Görünüşte onarım söz konusudur. Bu durum, tüketicinin yanıltılması ve ayıbın hile ile gizlenmesidir. Zira, gerçekte ayıp teşhisi ve onun gereği olan tamiratı yapılmış değildir. Aksi halde V kayış kopmalarının tekrarlanmaması gerekirdi. Bu nedenle davalı tarafın zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. Açıklandığı şekilde ayıbın hile ile gizlenmesi söz konusu olduğundan davalı tarafın iki yıllık zaman aşımından yararlanması söz konusu değildir. 4077 Sayılı Yasanın 4 ve 13. maddeleri ile 2001/6 sayılı tebliğin 14 ve 6. maddelerindeki koşullar oluşmuştur." Gerekçesiyle, davanın kabulü ile dava konusu olan 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, karar vermiştir.

D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:

Hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Özel Daire; sair temyiz itirazlarını reddedip; "...Davacı, dava dilekçesinde; imalat hatası bulunan 1997 model Porche marka aracının yerine yenisinin verilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde değerini istemiştir. Mahkeme ise aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine hükmetmiştir. Bu hükmün infazı HUMK.nun 388. maddesi karşısında güçlükler yaratır. 1997 model bir aracın aradan 4-5 yıl geçtikten sonra "0" km. yenisinin bulunması olanaklı değildir. Şu durumda, davacının seçenekli istemleri arasında aracın değeri de bulunduğuna göre davacının aracı kullanmakla edindiği yarar da gözetilerek aracın bedeline hükmedilmelidir. Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle hükmü bozmuştur.

Davacı vekilinin karar düzeltme istemi de reddedilmiştir.

Davacı taraf, Yargıtay bozma ilamından sonra ise bozma ilamına karşı direnilmesini isteyerek aracın değiştirilmesine karar verilmesini; davalı taraf ise, davalı Doğuş Otomotiv Holding A.Ş. ve Doğuş Motor Servis ve Tic. A.Ş.nin birleştiğini belirterek, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi örneğini dosyaya sunmuş ve Doğuş Otomotiv Servis Ticaret A.Ş. Adına bozma kararına uyulmasını, aracın kullanım bedeli düşülerek bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Yerel Mahkeme; "Aracın ayıplı olduğu yönündeki karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin incelemesi sırasında yerinde görülmüştür. Davacı vekili 25.6.2002 tarihli oturumda ve bozma ilamının görüşüldüğü 28.12.2004 tarihli oturumda tercih talebini değişim yönünde olduğunu ifade etmiştir. Yasa ve yönetmelik gereği tüketicinin bu tercihine göre hüküm verilmesi zorunludur. Aksi halde davanın açılması ve karar aşamasına kadar malın modelinin geçmiş olması muhtemeldir ve bu durumda malın değiştirilmesinin zorluk yaratacağından bahisle değiştirme talebi reddedildiği takdirde yasadaki "değiştirme" yönündeki kural uygulanamaz hale gelir.

Unutulmamalıdır ki; çağın gelişen teknolojisi değişim sürecini çok hızlı yaşamakta ve 1. gün piyasaya çıkan bir mal rekabet ortamındaki üretici tarafından 2. gün revize edilmiş ( geliştirilip, değiştirilmiş ) olarak piyasaya sürülebilmektedir. Hızla değişen rekabet ortamındaki bu koşullar göz önünde tutulmalı ve bu durumun tüketiciyi koruyan yasaların uygulanmasına engel teşkil etmesine izin verilmemelidir. Kaldı ki, öngörülen malın bulunamaması halinde İİK.nun 24. maddesinin uygulanma imkanı vardır. İİK.nun 24/4. maddesinde yedinde bulunmazsa ilamda yazılı değeri alınır. Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki ( 17.7.2003 tarihli İİK.daki değişiklikle ) rayice göre takdir olunur" denilmektedir. Dava konusu olan 1997 model Porche araç infaz sırasında temin edilemez ise İİK.nun 24. maddesine göre işlem yapılması mümkündür. Bu nedenle kararın infazının güçlük yaratmasından söz edilemez.

Bu bilgiler ışığında; dava konusu olan araç infaz sırasında bulunmasa da; İİK.nun 24/4. maddesinin uygulama imkanı vardır. O halde kararın infazının güçlüğünden bahsedilemez. Tüketicinin talebine saygı gösterilmeli ve yasanın tüketiciye tanıdığı seçimlik hakların kullanılmasına engel olunmamalıdır. Bu nedenle dava konusu olan aracın yenisi ile değiştirilmesine karar vermek gerekmiştir. Dava konusu olan araç; 20.6.1997 tarihinde satın alınmıştır. Bozma ilamında, davacının aracı kullanmakta edindiği yararın da gözetilmesi gerektiği belirtilmektedir. 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Yasada kullanım bedelinin düşüleceğine dair her hangi bir hüküm yoktur. Kaldı ki aracı satın alan kişi de bu araç nedeniyle bedel ödemiştir, davacı aracı kullanmış, karşı taraf da ödenen bedeli kullanmıştır. Bu nedenlerle aracın kullanım bedelinin mahsubu yasanın özü ve ruhuna aykırı olur." Gerekçesiyle önceki kararında direnerek davanın kabulü ile dava konusu olan 1997 model Porche marka 911 turbo tipindeki aracın aynı model ve nitelikte "0" km. yeni bir araç ile değiştirilmesine, davacıda bulunan aracın davalı tarafından geri alınmasına, .. karar vermiştir.

Hükmü, davalı vekili temyize getirmektedir.

E- Gerekçe:

Dava, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik 4. ve 13. maddelerine dayalı, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi, istemine ilişkindir.

Dava konusu olan araç; 1997 model Porche marka 911 Turbo tipinde olup, 20.6.1997 tarihinde dava dışı Süleyman K. tarafından satın alınmış, 4.7.1997 tarihinde ise aracı davacı Yalçın S. satın almıştır. Dava 5.4.2001 tarihinde açılmıştır. Aracın satın alındığından itibaren tamirine karşın tekrarlanan üretim hatasının bulunduğu yapılan bilirkişi incelemesi ve dosyadaki belgelerle tespit edilmiş; mahkemenin davaya konu aracın hatalı üretim nedeniyle ayıplı olduğu ve davalıların bu ayıptan sorumlu oldukları yönündeki kabulü Özel Dairece de uygun bulunup, bozma kapsamı dışında tutularak uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 1997 model ayıplı aracın "0' km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine ilişkin hükmün infazının HUMK.nun 388. maddesi karşısında olanaklı ve yasaya uygun olup olmadığı; açıkça ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi talebi olmasına karşın bedeline hükmedilip, hükmedilemeyeceği ve davacının kullanımdan kaynaklanan yararının, araç bedelinden düşülmesine yasal olanak bulunup bulunmadığı, noktalarında toplanmaktadır.

Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Ayıplı mal" başlıklı 4. maddesinde;

"Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.

İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10 uncu maddenin beşinci fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz."

Denilmekte;

Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik "Garanti Belgesi" başlıklı 13. maddesinde ise;

"İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.

Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4 üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Tüketicinin malı kullanım kılavuzunda yer alan hususlara aykırı kullanmasından kaynaklanan arızalar, iki ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamı dışındadır.

Bakanlık, hangi sanayi mallarının garanti belgesi ile satılmak zorunda bulunduğunu ve bu malların arızalarının tamiri için gereken azami süreleri Türk Standartları Enstitüsünün görüşünü alarak tespit ve ilanla görevlidir."

Hükmü yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.

Ayrıca 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesine göre;

"Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;

a- Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.

Satıcı, tüketicinin bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur."

Bu hükümlerden çıkarılacak sonuca gelince:

Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.

Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira, burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur.

Somut olayda; aracın imalat hatalı olduğu, çok sayıda tamir işlemine karşın arızanın giderilemediği bilirkişi raporları ile tespit edilmiş; mahkeme bu olguyu kabul etmiş; özel dairece de bu olgu bozmaya konu edilmemiştir. Dolayısıyla açıklanan yasal şartların varlığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sorun imalat hatalı 1997 model araçla ilgili olarak davacı yanın isteminin ne şekilde hükme bağlanması gerektiği üzerinde düğümlenmiştir.

Tüketici dava dilekçesinde, malın yenisi ile değiştirilmesi olmazsa bedelinin tahsilini istemişse de sonraki celselerde sadece malın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunmuştur. Mahkemece bu istem nazara alınarak, aracın "0" km. aynı nitelikte yenisi ile değiştirilmesine karar verilmiştir. Bu karar, yukarıda ayrıntısı açıklanan yasal düzenlemelere uygundur. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 381-388 maddelerine aykırı bir hükmün varlığından da söz etmek olanaklı değildir. Aracın modelinin eski olması, yasal seçimlik haklarından birini kullanan davacının bu isteminin karşılanmamasına neden olarak gösterilemez. Kanun ve yönetmelik tüketici tercihini ön planda tutmakta; değiştirme hakkının kullanılması durumunda bu hakkın yerine getirilmesini sınırlayan herhangi bir hüküm getirmemektedir.

Diğer taraftan, infaz aşamasında hükme konu malın bulunamaması halinde, İcra ve İflas Kanunu'nun 24. maddesinin uygulanma olanağının varlığı da unutulmamalıdır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 4949 sayılı yasayla değişik 24/4. maddesinde;

"... Menkul malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde İcra Müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur" hükmü yer almaktadır.

Bu açık hükmün varlığı karşısında, kararın infazının güçlüğünden de söz edilemez.

Ayrıca, gerek 4077 sayılı Kanunun ilk şeklinde gerekse 4822 sayılı Kanunla değişik halinde kullanım bedelinin düşülmesine yönelik bir hükme de yer verilmemiştir.

Sonuçta; yukarıda ayrıntısı açıklanan tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle belirlenen olgular ile içerikleri irdelenen yasal düzenlemelere göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 1.012.50 YTL. lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 22.06.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi. 












Ayıplı olması durumunda tüketici aracını iade edebilir, satıcı tüketiciyi  onarıma zorlayamaz.




T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2006/1452K. 2006/5312 T. 11.4.2006

ÖZET : Davacının, davalı otomotiv şirketinden satın aldığı otomobilin kısa süre içinde arızalandığını bildirip ödediği bedelin iadesini istemesi ancak davalı tarafından reddedilmesi üzerine gönderdiği ihtarnamenin de kabul edilmemesi sebebiyle aracın iadesi ile ödediği paranın tahsiline karar verilmesini talep ettiği davada, davacının 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesine dayanarak, ayıplı çıkan araç ile ilgili tercih hakkını baştan itibaren aracın iadesi ve ödediği paranın tahsili yönünde kullanması karşısında, mahkemece, davacının talebine uygun olarak karar verilmesi gerekir.

DAVA ve KARAR : Davacı, davalılardan E... Otomotiv A.Ş.'den 22.10.2004 gününde sıfır kilometre Opel marka bir araç satın aldığını, daha 2 km. gitmeden aracın arıza sinyali verdiğini, davalıların aracı servislerine götürdüklerini, ertesi gün davalı şirketi arayıp aracı istemediğini, ödediği bedelin iadesini istediğini bildirdiğini, olumsuz cevap aldığını, bunun üzerine 26.10.2004 günü ihtarname gönderdiğini, davalıların kabul etmediklerini ileri sürerek aracın iadesine, ödediği satış bedelinin iadesine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, arızanın giderildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davacının tercih hakkını tamirden yana kullandığı, arıza giderilip aracın davacıya teslim edildiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davaya konu aracı 21.10.2004 tarihli faturayla davalılardan E... Otomotiv A.Ş.'den satın almış, 21.10.2004 tarihinde davalılara gönderdiği ihtarnamesiyle aracın 2 km. gitmeden arıza yaptığını, arızanın giderilemeyip servise götürüldüğünü belirtmek suretiyle ödediği bedelin tahsilini istemiş, davalılardan E... Otomotiv A.Ş. 4.11.2004 tarihli cevabi ihtarnamesinde davacı talebinin diğer davalı tarafından reddedildiği, araçtaki şikayetlerin giderildiği belirtilerek aracın üç gün içerisinde alınmadığı takdirde otopark bedelinden sorumlu tutulacağı belirtilmiştir. Dosya içerisindeki 03.02.2005 tarihli iş emri üzerine düşülen şerhten de anlaşılacağı gibi, davacı, aracı servisten almamış, serviste kaldığı süre içerisinde de ( 48 ) km.'de bulunan aracın hiç kullanılmadığı halde motor beyni ve otomatik şanzıman beyninin değiştirildiği dosya içerisindeki iş emirlerinden ve 09.07.2005 tarihli bilirkişi raporundan açıkça anlaşılmaktadır. Önemli sayılan bu arızaların sonradan giderilmesinin sonuca etkisi yoktur. Davacı, baştan itibaren tercih hakkını 4077 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne dayanarak aracın iadesine, ödediği paranın tahsiline karar verilmesini istediğine göre talebine uygun olarak karar verilmesi gerekirken dosyadaki delillere ters düşecek şekilde davanın reddedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 11.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. 













Aracın satıştan sonra boyandığı ispat edilemiyorsa; tüketici lehine yorum yapılmalı ve aracın satıştan önce boyandığı kabul edilmelidir.




T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2009/11760 K. 2010/7618 T. 16.6.2010

ÖZÜ : Dava konusu aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir, Davacı alıcı aracın birçok yerinde orijinal boya dışında boyalı olan bir aracı kabule zorlanamaz.

DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan 2002 model Opel Combo 1.7 DTİ marka aracı satın aldığını, müvekkilinin aracı satmak istediğinde araçtaki boya kalınlığının orijinal olmadığını öğrendiğini, araçta standart dışı boya kalınlığının mevcut olduğunu belirterek ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde satış bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda orijinal boya film kalınlığı değerinin ortalama 70-100 mikron aralığında olması gerekirken 110-470 mikron aralığında olduğunun tespit edildiği, araç üzerinde kısmi boya dökülmeleri olduğu, boyanın orijinal olmaması nedeniyle araçta gizli ayıp bulunduğu, bunun aracın misli ile değiştirilmesine yol açmayacağı, ancak aracın ayıpsız değeri ile ayıplı değeri arasındaki farkı davacının davalılardan isteyebileceği gerekçesiyle davanın 3.235,79 TL için kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava konusu aracın bazı kısımlarının mevcut boyasının üstüne tekrar boya çekilmek suretiyle sonradan boyandığı, araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu bilirkişi incelemesi sonucunda saptanmıştır. Araçtaki gizli ayıbın satıştan sonra oluştuğuna ilişkin delil bulunmadığına göre aracın satılırken gizli ayıplı olarak satıldığı kabul edilmelidir, Davacı alıcı aracın bir çok yerinde orijinal boya dışında boyalı olan bir aracı kabule zorlanamaz. Mahkemece gizli ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi gerektiği halde aracın ayıplı değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farka hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.













Aracın sağ arka tavan ile arka cam birleşim yerinde tespit edilen çok hafif bir ezilmenin fabrikadaki üretim sırasında oluştuğu kabul edilmeli ve araçtaki ayıp gizli ayıp olarak değerlendirilmelidir.




T.C. YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2009/8768 K. 2009/12242 T. 3.11.2009

ÖZÜ : Bilirkişi raporunda, davacının yeni aldığı aracın sağ arka tavan ile arka cam birleşim yerinde çok hafif bir ezilme ve sol arka çamurlukta hasar olduğu, bunlardan sağ arka tavan ile arka cam birleşim yerinde meydana gelen ezilmenin, fabrikadaki üretim sırasında, diğer kusurunun ise fabrikadan bayilere dağıtım için taşındığı aşamada meydana olabileceğini, ilk hasarın gizli ayıp, ikinci hasarın ise açık ayıp niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bilirkişi raporundaki bu belirlemelere göre araçta gizli ayıp olduğu anlaşılmaktadır. Aracın misli ile değişimi kabul edilmelidir.

DAVA ve KARAR : Davacı S G vekili Avukat K Y tarafından, davalı İ Grup Ltd. Şti. ( İ Grup A.Ş ) aleyhine 03/12/2007 gününde verilen dilekçe ile ayıplı malın misli ile değişimi veya bedelinin iadesinin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece araçta meydana gelen değer kaybı nedeniyle tazminatın tahsiline dair verilen 02/04/2009 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 03/11/2009 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı şirket vekili Avukat O Ö ile karşı taraftan davacı asil S G geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, ayıplı malın misli ile değiştirilmesi, olmadığı takdirde ayıplı mal bedelinin ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece mal bedelinin ödetilmesi isteminin bir bölümü kabul edilmiş; karar, taraflarca temyiz olunmuştur.

Davacı, davalı şirketin Türkiye Distribütörü olduğu T İ Sedan Comfart marka, 2006 model aracı satın aldığını, araca servis tarafından plaka takılırken belirlenen sağ arka üst cam kenarındaki çöküklük, sağ arka çamurluktaki eğiklik ve boya birikintisi nedeniyle aracın ayıplı olduğunu, davalı tarafın kendisine tazminat önerdiğini; ancak, araç onarılsa bile araçta değer kaybı olacağını belirterek aracın yenisi ile değiştirilmesini, bu istem kabul edilmezse ödediği bedelin faiziyle alınmasını istemiştir.

Davalı ise, davacının yasal sürede ayıp ihbarında bulunmadığını, belirlenen çökme, boya ve hasarın davacının kullanımından kaynaklanmış olabileceğini, araçta üretim hatası olmadığını, bedel iadesi veya değişim koşularının oluşmadığını ileri sürerek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Yerel mahkeme, araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmış, saptanan ayıplar nedeniyle araçta değer kaybı olacağı; ancak, bu ayıpların araçtan yararlanmaya engel oluşturmayacağı, "çoğun içinde az da vardır" kuralı gereği araçtaki değer kaybının davalıdan alınmasına karar verilmiştir.

Bilirkişi raporunda, davacının yeni aldığı aracın sağ arka tavan ile arka cam birleşim yerinde çok hafif bir ezilme ve sol arka çamurlukta hasar olduğu, bunlardan sağ arka tavan ile arka cam birleşim yerinde meydana gelen ezilmenin, fabrikadaki üretim sırasında, diğer kusurunun ise fabrikadan bayilere dağıtım için taşındığı aşamada meydana olabileceğini, ilk hasarın gizli ayıp, ikinci hasarın ise açık ayıp niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bilirkişi raporundaki bu belirlemelere göre araçta gizli ayıp olduğu ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa'nın 4. maddesinde belirtilen ayıp niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının aracın değiştirilmesi isteminin kabul edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile istekten başka bir şeye karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 03.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.












Araçtaki yağ keçelerinin hidrolik yağını sızdırması ve bu arızanın giderilememesi durumunda ayıplı araç söz konusudur.




T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2004/13579 K. 2005/2098 T. 14.2.2005

ÖZÜ : Dosyadaki delillerden, araçtaki yağ keçelerinin hidrolik yağını sızdırdığı, yani halen bu arızasının devam ettiği, anlaşılmaktadır. Bu arızanın kullanım hatasından meydana gelmediği bilirkişi raporunda açıklandığına göre, bu arızanın imalat hatası olup, gizli ayıplı olduğunun kabulü zorunludur. Açıklanan nedenlerle, yasada belirlenen azami tamir süresinin geçirildiği, aracın halen arızasının giderilmediği, garanti süresi içinde farklı arızaların dörtten fazla tekrarladığı, dolayısıyla yasanın 13/3 ve anılan tebliğin 12. maddesindeki koşullarının oluştuğu, açıktır.

DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, davalı O. şirketinden 21.10.2002 tarihinde satın aldığı opel vectra otomobilin 5.2.2003 tarihinde power yağı seviye sensörü arızası nedeni ile tamir gördüğünü, ancak çeşitli arızalardan sonra en son aynı arıza nedeni ile serviste bulunduğunu ve halen teslim edilmediğini ileri sürerek, araç bedelinin faizi ile ödetilmesini istemiştir.

Davalılar imalat hatası bulunmadığını, davacının şikâyetinin giderildiğini ileri sürerek, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, araçta gizli ayıbın bulunmadığı, açıklanarak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.

Dava konusu aracın 23.10.2002 tarihinde trafiğe çıktığı ve 5.2.2003 tarihinde servo pompası, power yağ seviye sensörünün değiştiği, 7.2.2003 tarihinde aracın radyatörünün değiştiği, 11.4.2003 tarihinde aracın arka stop lambasının değiştiği, 25.4.2003 tarihinde de yağ seviye lambası yanıyor şikâyeti ile servise başvurulduğu ve serviste alıkonularak, 17.6.2003 tarihinde direksiyon kutusu, arka armatörler, power yağı ve filtrelerinin garantiden değiştiğinin bildirilerek davacıya teslim edildiği, dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, aracın incelenmesi sonucu, aracın direksiyon sisteminin tekniğe uygun çalıştığı, fonksiyon yönünden herhangi bir olumsuzluğun bulunmadığı, aracın kanal üzerindeki incelemesinde araç rot kollarının direksiyon krameyerine bağlandığı kısımlardan yağ keçelerinin hidrolik yağını sızdırdığı ve bu keçelerin değiştirilmesi gerektiği, aracın direksiyon kuvvetlendirme sisteminde meydana gelen arızanın kullanım sonucu oluşmadığı, aracın serviste tamiratının mümkün olduğu, aracın gizli ayıplı olmadığı benzeri arızanın garanti kapsamında giderilebileceği açıklanmıştır. 4077 sayılı Yasanın 13/3 maddesi gereğince, garanti süresi içerisinde sık sık arızalanması sonucu maldan yararlanamamanın süreklilik arzetmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması hallerinde, tüketici malın ücretsiz olarak yenisiyle değiştirilmesini talep edebilir. Dava konusu araç, yasada belirlenen 30 günlük süre geçirildikten 52 gün sonra davacıya teslim edilmiştir. Onarım hakkını kullanan tüketici, Garanti Belgesi ile Tanıtma ve Kullanma Kılavuzunun Uygulama Esaslarına Dair Tebliğin ( TRKGM-95/116-117 ) 12. maddesindeki şartların oluşması halinde, aracın yenisiyle değiştirilmesini isteyebilir. Dosyadaki delillerden, araçtaki yağ keçelerinin hidrolik yağını sızdırdığı, yani halen bu arızasının devam ettiği, anlaşılmaktadır. Bu arızanın kullanım hatasından meydana gelmediği bilirkişi raporunda açıklandığına göre, bu arızanın imalat hatası olup, gizli ayıplı olduğunun kabulü zorunludur. Açıklanan nedenlerle, yasada belirlenen azami tamir süresinin geçirildiği, aracın halen arızasının giderilmediği, garanti süresi içinde farklı arızaların dörtten fazla tekrarladığı, dolayısıyla yasanın 13/3 ve anılan tebliğin 12. maddesindeki koşullarının oluştuğu, açıktır. Mahkemece davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 14.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.















Aracın gizli ayıbından servis değil; imalatçı,üretici,satıcı,bayi,acenta sorumludur.




T.C.YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2006/555 K. 2006/4313 T. 23.3.2006

ÖZET : Davacının sigorta bedeli talebinin içinde gizli faiz talebinin de olduğu kabul edilerek talepte bulunulmamış olmasına rağmen aracın satım bedelinin faiziyle tahsiline hükmedilmiş olması hakimin taleple bağlılık kuralına aykırılık teşkil eder.

Ayrıca, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununda tüketiciye karşı sorumlu olanlar belirlenmiş olup servis hizmeti veren kuruluşun sorumluluğu bulunmamaktadır. Servis hizmeti veren davalı aleyhine bu hizmetten kaynaklanan bir dava da bulunmadığına göre davanın husumetten reddine karar verilmelidir.

DAVA ve KARAR : Davacı, 20.5.2004 tarihinde davalı Ç. Oto A.Ş. den satın aldığı aracın direksiyonunun sağa çekmesi nedeniyle 1.7.2004 ile 14.7.2004 tarihleri arasında servise götürmesine rağmen sorunun giderilmediğini, mahkemece yaptırılan tespit sonrası kullanımın güvenli olmaması nedeniyle aracı kullanamadığını, taksiyle gidip gelmek zorunda kaldığını ileri sürerek sözleşmenin feshi ile aracın kararın infaz tarihindeki sigorta değerinin tahsilini, 27.8.2004 tarihinden itibaren infaz tarihine kadar günlük 10.000.000. TL'den taksi parasının tahsilini ayrıca kredi çekmesi nedeniyle bankaya ödemek zorunda kaldığı 2.957.393.076 TL faiz bedelinin de faiziyle tahsilini talep etmiştir.

Davalı D. Oto A.Ş. aracın ithalatçısının D. Oto Servis ve Ticaret A.Ş. olduğunu, kendilerinin sadece servis hizmeti verdiğini, araçta üretim hatası gizli ayıp olmadığını savunarak davanın reddini dilemiş, diğer davalı savunmada bulunmamıştır.

Mahkemece bilirkişi raporuna ve gizli ayıp olduğuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne, 19.550.000.000 TL araç bedelinin 24.5.2004 tarihinden avans faizi ile tahsiline, taksi ücreti talebinin reddine, 2.957.393.076 TL nin munzam zarar olduğunun kabulü ile görev yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Ç. Otomotivin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davacı dava dilekçesinde aracın sigorta bedelini istemiş, mahkemece bu talebin içinde gizli faiz talebinin de olduğunun kabulü ile talepte bulunulmamış olmasına rağmen aracın satım bedelinin faiziyle tahsiline hükmedilmiştir. HUMK 74 md. gereği hakim talepten fazlaya hükmedemez. Hal böyle olunca mahkemece aracın yalnız satım bedeline hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde de avans faizi ile tahsiline hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

3- Davalı D. Oto A.Ş.'nin üretici veya ithalatçı firma olmadığı, sadece servis hizmeti verdiği, aracın ithalatçısının D. Oto Servis ve Ticaret A.Ş. olduğu ve ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Kanunun 4/2-2 maddesi gereğince tüketiciye karşı sorumlu olanlar belirlenmiş olup imalatçı, üretici, satıcı, bayi, acenta, ithalatçı müteselsilen sorumlu olup servis hizmeti veren kuruluşun sorumluluğu bulunmamaktadır. Servis hizmeti veren davalı aleyhine bu hizmetten kaynaklanan bir dava da bulunmadığına göre davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken bu davalı hakkında da hüküm kurulmuş olması bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerden dolayı davalı Ç. Otomotivin sair temyiz itirazlarının reddine, temyiz edilen hükmün 2. bent gereği davalı Ç. Otomotiv, 3. bent gereği davalı D. Oto A.Ş. yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. 













Ayıplı araçlarda faiz, aracın satıcıya teslim tarihinden itibaren işlemeye başlar.






T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2013/6898 K.2013/21574 T. 17.9.2013



ÖZET: Kliması devamlı arıza yapan ayıplı araç hakkında açılan bedel iadesi davasında,

1-   Aracın davacı elinde iken geçirdiği kazalar nedeni ile araçta değer kaybı oluşup oluşmadığı belirlenmeli, oluşmuşsa bu miktarın iade edilecek bedelden mahsubuna karar verilmelidir.

2-   Davacı aracı iade etmeden ödediği satış bedeli için faiz talep edemeyeceğinden, satışa konu aracın davalılara iade tarihinin tespiti ile bu tarih itibariyle faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, alacağa satış tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilemez.



DAVA ve KARAR:  Davacı, davalılardan 19/09/2008 tarihinde satın almış olduğu aracın klimasının alındığı günden itibaren arıza yaptığını, aracın defalarca servise götürülüp tamir ettirilmesine rağmen sorunun devam ettiğini, davalıların aracı geri almalarına rağmen araç için ödenen bedeli iade etmediklerini belirterek aracın davalıya iadesi ile araç bedeli olarak ödenmiş olan 31.162,85 TL’nin ödeme tarihi olan 19/09/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.



Davalılar; davanın reddini dilemişlerdir. 



Mahkemece, davanın  kabulü ile davaya konu ayıplı aracın davalıya iadesi ile 31.162,85 TL’nin, aracın davacıya satış tarihi olan 19/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılar tarafından  temyiz edilmiştir.



1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.



2-Dava, satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiası ile açılan satış bedelinin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, davalı tarafça, aracın davacı kullanımında bulunduğu süre içinde kaza geçirdiği, meydana gelen hasarlar nedeniyle de araçta değer kaybı oluştuğu yönündeki savunmalar üzerinde durulmamış, bu konuda inceleme ve araştırma yapılmamıştır. O halde mahkemece, aracın davacı elinde iken geçirdiği kazalar nedeni ile araçta değer kaybı oluşup oluşmadığı noktasında taraflar,  mahkeme ve Yargıtay’ın denetimine açık konusunda uzman bilirkişi ya da heyetinden rapor aldırılarak, rapor sonucuna göre, bu miktarın iade edilecek bedelden mahsubunun gerektiği hususu dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.



3-Davacı dava dilekçesinde, satın almış olduğu aracın daha sonra davalıya iade edildiğini belirtmiş ise de, mahkemece satış tarihinden itibaren faize hükmedildiği anlaşılmaktadır. Davacı aracı iade etmeden ödediği satış bedeli için faiz talep edemeyeceğinden, satışa konu aracın davalılara iade tarihinin tespiti ile bu tarih itibariyle faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu husus göz ardı edilerek, alacağa satış tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması da, ayrıca usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.                    



SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1.bent gereğince davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 462.80 TL harcın istek halinde davalılara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.9.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.











Aracın, Eksantrik Zincir Kapağında Tespit Edilen Çatlak ve silindirlerde tespit edilen çizilme durumunda araçta imalattan kaynaklı gizli ayıp söz konusudur.




T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2009/9366 K. 2010/488 T. 21.1.2010

ÖZÜ : Aracın Motorunda Eksantrik Zincir Kapağında Tespit Edilen Çatlak Ve Kapak Değiştirilirken Silindirlerde Tespit Edilen Çizilmenin Kullanıcıdan Kaynaklanmayan İmalat Hatasından Kaynaklanan Gizli Ayıptır.

DAVA ve KARAR : Taraflar arasındaki araç bedelinin ödenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Davacı, davalıdan 1.7.2005 tarihinde araç satın aldığını, motor arızası nedeniyle birçok kez servise götürdüğünü, 9.5.2007 tarihinde motor arızası nedeniyle servise teslim ettiğinde motor değiştirme işlemine girildiğini, 30 işgünü geçmesine rağmen aracın tamir edilerek teslim edilmediğini, ayrıca araçtaki esaslı hata nedeniyle aracın kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek, ödemiş olduğu satış bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, onarımın 30 işgünü içerisinde yerine getirilememesinde davacının kusurlu olduğunu, bedel iadesinin yasal koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, 30 günlük tamir süresinin aşılmasında davalıdan kaynaklanmayan motor bloğunun yurtdışından ithali ve davacıdan kaynaklanan vekaletname düzenlenmesinde meydana gelen gecikmenin etken olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, 1.7.2005 tarihinde satın aldığı aracın defalarca arızalandığını, yasal tamir süresinin aşıldığını, araçtaki esaslı hata nedeniyle aracın kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek, ödemiş olduğu bedelin tahsilini talep etmiş, davalı ise yasal tamir süresinin aşılmasında davacının kusurlu olduğunu, bedel iadesi şartlarının oluşmadığını savunmuştur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4.maddesi hükmü gereğince tüketici satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, verdiği bedelin iadesini, ayıp nispetinde bedelin tenzilini, ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını, son olarak da aracın yenisi ile değiştirilmesini isteyebilir. Aynı Kanunun 13.maddesinin 3. fıkrasında da "Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yaralanamamasının süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirin mümkün bulunmadığının anlaşılması halinde. 4.maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir" hükmü bulunmaktadır. Öte yandan 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesinde de "tüketicinin onarım hakkını kullanılmasına rağmen malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içerisinde kalmak kaydıyla bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının 6'dan fazla olması unsurlarının yanı sıra bu arızaların maldan yararlanamamayı sürekli kılması ve tamir için gereken azami sürenin aşılması durumunda tüketicinin bedel iadesi talep edebileceği" hükmü mevcuttur. Açıklanan bu Kanun ve Yönetmelik hükümleri ışığında dava konusu olaya bakılacak olursa, davacı tarafından 15.6.2005 tarihinde satın alınan araçta birçok kez arıza meydana geldiği, 16.9.2006, 28.9.2006, 14.12.2006, 21.4.2007 ve 9.5.2007 tarihlerinde aracın servise girdiği, ikiden fazla aynı nitelikte aracın motoru ile ilgili arızanın oluştuğu, onarım ve parça değişikliği işlemlerinin yapıldığı, son olarak 9.5.2007 tarihinde servise girdiğinde motor bloğunun değiştirilmesine karar verilerek aracın 30 işgünü geçtikten sonra 26.6.2007 tarihinde teslime hazır getirildiği, yasal tamir süresinin aşılmasında davacının kusurunun bulunmadığı, dosyada mübrez bilirkişi raporuna göre de aracın motorunda eksantrik zincir kapağında tespit edilen çatlak ve kapak değiştirilirken silindirlerde tespit edilen çizilmenin kullanıcıdan kaynaklanmayan imalat hatasından kaynaklanan gizli nitelikte ayıp olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece az yukarda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri ile maddi olgular dikkate alınarak oluşacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 21.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.