6 Aralık 2018 Perşembe

BLOG HAKKINDA .....

Bir birey olarak farkında olmadan hayatımızın bir çok alanında tüketici sıfatına sahip oluyoruz.Markette aldığımız ekmekten , satın aldığımız arabaya ; sağlık sorunlarımızdan dolayı gittiğimiz hastaneden , üye olduğumuz spor salonuna kadar; hayatımızın her alanında birer tüketiciyiz. Hayatımızın bu kadar içinde olan bir hukuk dalını bilmek;kuşkusuz ki yararımıza olacaktır. İşte, esas itibariyle bir tüketici hukuku bloğu olan bu sitenin kuruluş amacı;tüketiciyi ; hakları konusunda bilgilendirmek ve bilinçlendirmek;böylelikle de bir farkındalık yaratmaktır.Bu sebeple;blogda  tüketici hukuku alanındaki konularda yazmış olduğum makalelerin yanı sıra, tüketici hukukuna ilişkin; Yargıtay kararları , basın haberleri , yasal mevzuat (yasalar,yönetmelikler,uluslararası sözleşmeler )ve güncel sorunlarla ilgili öneriler bulunmaktadır.Ayrıca blog bilimsel bir kitap gibi belirli bir sıraya göre düzenlenmiş olup; içindekiler kısmında bloğun sistematiği belirtilmiştir.Hukukun durağan bir bilim olmaması ,yığılan bir bilim olması ,sürekli yenilenmesi ve değişmesi nedeniyle;blogda tüketici hukukuna ilişkin güncel konularda yayınlara devam edilecektir.

 

Tüketici sıfatına sahip kişilerin yaptığı işlemler doğal olarak tüketici hukukuna tabidir ve tüketici hukuku da kendine özgü , karma bir hukuk dalıdır.Bir yandan, özel ilişkileri içine alması nedeniyle; özel hukuk dalı gibi görünse de; tüketicinin üstün yararı ilkesi gereğince tüketiciden yana pozitif ayrımcılık uygulanan bir hukuk dalı olması sebebiyle de; kamu hukuku niteliği de bulunmaktadır.Yargıtay ve  mahkeme kararlarında da çok atıf yapılan “tüketici lehine yorum ilkesi” bunun en güzel örneğidir. Gerek  sonuçlandırdığım davalardan, gerekse yaptığım araştırmalardan; tüketici hukukuna ilişkin davaların veya uyuşmazlıkların büyük bir kısmının tüketici lehine sonuçlandığını ;sadece çok spesifik uyuşmazlıkların (konu yada tüketicin  bilgi eksikliği nedeniyle) tüketici aleyhine sonuçlandığına bizzat şahit oldum.Hal böyle iken ; hakları ihlal edilen her tüketicinin yasal yollara başvurup, haklarını araması gerekmektedir.İşte bu noktada ;kurulan bu bloğun size yardımcı olmasını temenni ederim.

 

                                                                                   Tüketici Hakları Derneği Hukuk Komisyonu Üyesi

                                                                                                       Av. Görkem  ATAŞ

 


UYARI: YAYINLARIMI İZİNSİZ OLARAK KAYDEDEN VE PAYLAŞAN ŞAHISLAR HAKKINDA YASAL YOLLARA BAŞVURULACAKTIR...


BLOGUMDA YAZDIKLARIMIN VE YAYINLADIKLARIMIN İZİNSİZ OLARAK KAYDEDİLMESİ VEYA YAYINLANMASINA ÖNLEM OLARAK İNTİHAL PROGRAMI KULLANILMAKTADIR.BU PROGRAMLA KOPYALA YAPIŞTIR YÖNTEMİYLE ALINAN VE YAYINLANAN YAZILARIM TESPİT EDİLMEKTEDİR.BU SEBEPLE YAYINLARIMI İZİNSİZ OLARAK KAYDEDEN VE YAYINLAYAN ŞAHISLAR HAKKINDA YASAL YOLLARA BAŞVURACAĞIMI BİLDİRİRİM.


                                                                                                     

İÇİNDEKİLER


BİRİNCİ KISIM : MAKALELER VE YAZILAR

TÜKETİCİ HUKUKUNA GİRİŞ

AYIPLI MALLAR

AYIPLI HİZMETLER

AYIPLI ARAÇLAR

AYIPLI KONUTLAR

AYIPLI DEVREMÜLKLER

DOKTOR HATASINDAN (MALPRAKTİSTEN) DOLAYI SORUMLULUK

TAZMİNAT DAVALARI

HAKSIZ ŞARTLAR

TÜKETİCİ KREDİLERİ

KONUT FİNANSMANI KREDİLERİ

TÜKETİCİ MAHKEMELERİ

TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ

PAKETTUR SÖZLEŞMELERİ

SÜRELİ YAYIN KURULUŞLARINCA DÜZENLENEN PROMOSYON UYGULAMALARI

MESAFELİ SÖZLEŞMELER

FİNANSAL HİZMETLERE İLİŞKİN MESAFELİ SÖZLEŞMELER

ABONELİK SÖZLEŞMELERİ

İŞYERİ DIŞINDA KURULAN SÖZLEŞMELER

SATIŞTAN KAÇINMA

SİPARİŞ EDİLMEYEN MAL VE HİZMETLER

FİYAT ETİKETİ

TANITMA VE KULLANMA KLAVUZU

GARANTİ BELGESİ VE İHTİYARİ GARANTİ

SATIŞ SONRASI HİZMETLER

HAKSIZ TİCARİ UYGULAMALAR

TİCARİ REKLAMLAR

YİYECEK TAKLİDİ ÜRÜNLER

PİRAMİT SATIŞ İŞLEMLERİ

İKİNCİ KISIM :YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) İLİŞKİN YARGITAY VE DANIŞTAY KARARLARI

AYIPLI ARAÇLARA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

AYIPLI TAŞINMAZLARA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

AYIPLI MAL VE HİZMETLERE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

AYIPLI DEVREMÜLKLERE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

APARTMAN YÖNETİMİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

VAKIF ÜNİVERSİTELERİ VE ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

ELEKTİRİK ABONELİĞİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

HAKSIZ ŞARTLARA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

KAMPANYALI SATIŞ SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

KAPIDAN SATIŞ SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TÜKETİCİ KREDİLERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

KREDİ KARTLARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

PAKETTUR SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TELEKOMÜNİKASYON HİZMETLERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREV ALANINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TÜKETİCİ HUKUKUNDA ZAMANAŞIMINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

ÜÇÜNCÜ KISIM :TÜKETİCİ HUKUKU DAVALARINA İLİŞKİN BASIN HABERLERİ

DÖRDÜNCÜ KISIM :TÜKETİCİ HUKUKU İLE İLGİLİ MEVZUATLAR

6502 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TÜKETİCİ HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ

ABONELİK SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ

DEVRETATİL VE UZUN SÜRELİ TATİL HİZMETİ SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ

FİNANSAL HİZMETLERE İLİŞKİN MESAFELİ SÖZLEŞMELER YÖNETMELİĞİ

FİYAT ETİKETİ YÖNETMELİĞİ

GARANTİ BELGESİ YÖNETMELİĞİ

İŞYERİ DIŞINDA KURULAN SÖZLEŞMELER YÖNETMELİĞİ

KONUT FİNANSMANI SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ

MESAFELİ SÖZLEŞMELER YÖNETMELİĞİ

ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

PAKETTUR SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI PİYASA GÖZETİMİ VE DENETİMİ YÖNETMELİĞİ

REKLAM KONSEYİ YÖNETMELİĞİ

REKLAM KURULU YÖNETMELİĞİ

SATIŞ SONRASI HİZMETLER YÖNETMELİĞİ

SÜRELİ YAYIN KURULUŞLARINCA DÜZENLENEN PROMOSYON UYGULAMALARINA İLİŞKİN YÖNETMELİK

TAKSİTLE SATIŞ SÖZLEŞMELERİ HAKKINDA YÖNETMELİK

TANITMA VE KULLANMA KLAVUZU YÖNETMELİĞİ

TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ RAPORTÖRLÜĞÜ YÖNETMELİĞİ

TİCARİ REKLAM VE HAKSIZ TİCARİ UYGULAMALAR YÖNETMELİĞİ

TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİ YÖNETMELİĞİ

TÜKETİCİ KONSEYİ YÖNETMELİĞİ

TÜKETİCİ KREDİSİ SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ

TÜKETİCİ ÖDÜLLERİ YÖNETMELİĞİ

4077 SAYILI TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN (ESKİ)

5 Aralık 2018 Çarşamba

BİRİNCİ KISIM: MAKALELER VE YAZILAR


TÜKETİCİ HUKUKUNA GİRİŞ

TÜKETİCİ  TANIMI

Tüketici kanunda Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlanmıştır. Burada bir kişinin tüketici sıfatına haiz olması için; ticari ve mesleki amaçlarını ilgilendirmeyen bireysel amaçlarla hareket etmesi gerekmektedir. Örneğin; bir avukat ofisine aldığı bilgisayarlardan dolayı satıcı firmaya karşı tüketici sıfatına haiz değildir bundan doğan uyuşmazlık tüketici mahkemesinde değil genel mahkemelerde görülür. Çünkü burada avukat mesleki ve ticari gayelerle hareket etmiştir. Ancak avukatın aynı bilgisayarı kişisel kullanım için alması durumunda bu işlem artık tüketici hukukuna tabi olacaktır. Aynı şekilde satın alınan bir aracın şirket adına alınması durumunda artık bu araç tüketici hukukuna tabi olmayacak ve doğan uyuşmazlık genel mahkemelerde görülecektir. Tüketici gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişide olabilir. Dolayısıyla bir şirkette satın aldığı hizmetlerde tüketici sıfatına haiz olabilir yeter ki ticari gayelerle hareket etmemiş olsun.

 KİMLER TÜKETİCİ HUKUKUNA TABİDİR?

Tüketici tanımındaki unsurlar dikkate alınarak tüketicinin taraf olduğu mal veya hizmet satın aldığı gerçek veya tüze kişilerle arasındaki her işlem hukuken tüketici işlemi olarak nitelenecek ve bundan doğan uyuşmazlıklara tüketici hukuku uygulanacaktır. 6502 sayılı kanun tüketici işleminin tanımını daha da genişletmiş ve eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeleri de tüketici işlemi olarak kabul etmiş ve tüketici hukukuna dahil etmiştir. Tüketici hukukuna dahil olmasının anlamı; tüketici yasalarının uygulanması ve uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde görülmesidir. Tüketici işlem tanımının bu kadar genişletilmesi sonucu belirtilen konularla ilgili uyuşmazlıklarda tüketici mahkemelerinde görülecektir. Örneğin; avukatının görevini yeteri kadar ifa etmediğini ve verdiği ücreti geri isteyen tüketici bu davayı vekalet ilişkisinden kaynaklı olması sebebiyle tüketici mahkemesinde açacaktır. Aynı şekilde eser sözleşmeleri de 6502 sayılı kapsamı altına alınmıştır. Örneğin; tüketicinin diş hekimine gidip diş yaptırmasından kaynaklı uyuşmazlıkta diş hekimine karşı tüketici mahkemesinde dava açacaktır.

6502 SAYILI YASANIN AMACI NEDİR?


Tüketici kanununun amacı tüketiciyi korumak , tüketiciyi hakları konusunda bilgi ve bilinçlendirmek, zararlarını tazmin etmektir. Burada tüketiciyi korumaktan kasıt tüketicinin maddi menfaatleri yani ekonomik kayıpları olduğu gibi aynı zamanda tüketicinin sağlığı ve huzurudur. Bu sebeplerle tüketici , ayıplı mal; hizmetten dolayı fiziken zarar görmüşse satıcı bu zararı hem maddi hem manevi açıdan gidermek zorundadır. Örneğin; alışveriş merkezinde gezerken ayağı kayıp yaralanan tüketiciye alışveriş merkezinin tazminat ödemesinde ki amaç tüketicinin sağlını korumaktır. Aynı şekilde malpraktis davalarında korunan esas değer tüketicinin sağlığıdır. Tüketicinin sağlığı bozulduğu için doktor veya hastane tüketiciye tazminat ödemek zorunda kalır. Kanunun bir amacı da satıcı karşısında güçsüz olan tüketiciyi korumak; tüketici lehine yorum ilkesi gibi ilkelerle tüketicinin üstün yararına korumaktır. Bu amaçla kamu yararının korunmasına da hizmet etmektedir.

TÜKETİCİ HUKUKUNA HAKİM OLAN TEMEL İLKELER NELERDİR?


Tüketici hukukunda yazılı olması gereken sözleşmeler en az on iki punto büyüklüğünde düzenlenmelidir. Bunun amacı tüketicinin aleyhine olan hususların küçük yazılması sebebiyle tüketicinin gözden kaçırmasının engellenmesidir. Ayrıca sözleşme hükümleri açık sade anlaşılabilir bir dille yazılmalıdır.

Sözleşmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmenin eki olarak kağıt üzerinde yazılı şekilde tüketiciye verilmesi zorunludur. Aksi halde bu hükümler haksız şart olup , geçersiz sayılacaktır.

Tüketici yaptığı sözleşmelerde sadece nama yazılı senet verebilir. Bunun haricinde verilen bütün senetler geçersiz olup, herhangi bir bağlayıcılığı yoktur.

Tüketici taksitle satış sözleşmesi yapmışsa senetler her bir taksit için ayrı olmak zorundadır. Taksitle satışta tüketiciden bütün borç için tek bir senet alınamaz.

Tüketici işlemlerinde üçüncü kişilerden alınan şahsi teminatlar adi kefalettir. Yani bu durumda alacaklı önce asıl borçluya yönelmeli , icra takibini asıl borçluya yöneltmeli ancak bu takip semeresiz kalırsa o zaman kefilin sorumluluğuna gitmelidir.

Tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulanması yasaktır. Tüketicinin satıcıya açtığı davalarda tüketicinin talebine göre yasal faiz veya avans faiz uygulanırken; satıcının tüketiciye açtığı davalarda sadece yasal faiz uygulanır. Ayrıca tüketicinin vekalet ilişkisinden avukata karşı açtığı davalarda avukatın ticari bir kuruluş olmaması sebebiyle sadece yasal faiz uygulanır.

Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak şekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir. Şu an için bakanlık "Finansal Tüketiciden Alınacak Ücretler Yönetmeliği" çıkararak bankacılık işlemlerinde çekilen kredinin binde beşi kadar masraf alınabileceğini kararlaştırdı. Bu açıdan bankaların tüketiciden binde beş oranından fazla komisyon alması durumunda bu oranı geçen tutar tüketiciye iade edilmelidir.

Sözleşmede öngörülen koşullar, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez. Bunun istisnası ise ; bankaların ülkenin ekonomik ve sosyal durumuna göre faiz oranlarını değiştirebilmesidir.

Tüketici lehine yorum ilkesi :Tüketicinin iddia ettiği olguların aksi ispat edilemiyorsa tüketicinin lehine yorum yapılmalı ve tüketicinin iddiasının doğruluğu kabul edilmelidir. Bu ilkenin temeli tüketicinin satım sözleşmesinde güçsüz taraf olmasıdır. 

Tüketicinin üstün yararının korunması ilkesi: Kanun tüketicinin menfaatlerini gözetmeli ve üstün yararını korumalıdır.

AYIPLI MALLAR VE TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI


AYIPLI MAL TANIMI

Tüketicinin kullanmak için satın aldığı malda meydana gelen ve maldan tamamen ya da gerektiği gibi yararlanılmasını engelleyen eksiklikler mevcut ise; ayıplı maldan söz edilir.Kısacası ayıplı mal; taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olan maldır.Bu aykırılık malın imalat aşamasından kaynaklanabileceği gibi;zaman içerisinde de ortaya çıkabilir.Söz konusu maldaki ayıp; maldan tamamen yararlanmayı engelleyebileceği gibi; maldan beklenen yararı da azaltabilir.Malın ayıplı olarak nitelendirilebilmesi için; maldaki ayıbın tüketiciden kaynaklı olmaması gerekir.Malda ortaya çıkacak hata veya sözleşmeye aykırılık tüketicinin kullanıma bağlı olarak oluşmuşsa; artık ayıplı maldan söz edilemez.

AYIPLI MALLARA İLİŞKİN ÖRNEKLER

Mobilyacıdan alınan oturma takımının kısa sürede deforme olması

Cep telefonunda yazılım hatası olması veya sürekli donması

İkinci el alınan otomobilin kilometresinin değiştirilmiş olması

Satın alınan LCD televizyonun dışarı ışık saçması

Müzik setinin sesinin boğumlu olması

Bilgisayarın sürekli donması

Sessiz olduğu iddia edilen elektrik süpürgesinin çok gürültülü çalışması

Sıfır alınan bir ayakkabının çok kısa sürede tabanının yırtılması

Su geçirmez özelliği olan saatin su geçirmesi

Satın alınan oyun konsolunun joysticklerinin çalışmaması

Satın alınan şarj cihazının şarj etmemesi

Buzdolabının soğutmaması

Termostatlı sobanın termostatının arızalı olması gibi durumlarda ayıplı mal söz konusudur.

Ayıplı mal söz konusu olduğunda; tüketicinin bu maldan sağlayacağı yarar azalır veya maladan bir yarar sağlanması beklenemez. Malda meydana gelen ayıbın malın kullanılmasına engel olması gerekmez; ancak maldaki ayıp malın sürekli olarak kullanımına engel ise; şüphesiz ki malın satıcıya iadesi ve ödenen bedelinde tüketiciye iadesi gerekecektir. Malda meydana gelen ayıp malın kullanıma engel değil ancak maldan beklenen yararı azaltıyor ise; yine de ayıplı maldan söz edilecek ve tüketici yine yasal yollara başvurabilecektir.

AYIPLI MALDA TÜKETİCİNİN HAKLARI

Tüketici kendisine satılan malın veya hizmetin ayıplı olması durumunda dört farklı yola başvurabilir:

1.ONARIM: Tüketici maldaki ayıbın ücretsiz olarak giderilmesini satıcıdan isteyebilir. Satıcı ayıbın giderilmesinden dolayı ürüne yeni bir parça eklemiş olsa dahi; tüketiciden herhangi bir ücret talep edemez.

2.İNDİRİM: Tüketici ayıp oranında ürün bedelinde indirim isteyebilir.

3.DEĞİŞİM: Tüketici hiçbir ücret ödemeden, ayıplı ürünü ayıplı olmayan yeni ürünle değiştirebilir.

4.MALA ÖDENEN BEDELİN İADESİ: Tüketici ürünü iade edip ödediği bedelin kendisine verilmesini isteyebilir.

Tüketici satın aldığı malda herhangi bir ayıp çıkması durumunda bu dört yoldan istediğine başvurabilir. Bu yollar dışında tüketici malın ayıplı olmasından kaynaklı herhangi bir zarar görmüşse zararın tazminini (TAZMİNAT HAKKI) de isteyebilir. Kanun tüketiciye dört farklı seçimlik hak tanımıştır. Tüketici olarak satıcıya gittiğinizde; satıcı size onarımın giderilmesine yönlendirse de; siz direk olarak malın iadesini ve ödediğiniz bedelin size geri verilmesini talep edebilirsiniz, satıcı firmanın yönlendirmesine uymak zorunda değilsiniz.

AYIPLI MALLARDA ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

Peki malın ayıplı olması durumunda tüketicinin satıcıya başvurma süresi ne kadardır? Bu konuda satıcılar tüketiciyi yanlış bilgilendirip iade süresinin dolduğunu, iade alamayacaklarını bildiriyorlar. Hatta kurumsal çalışan firmalar bile iade süresinin 30 gün olduğunu ileri sürebiliyorlar. Bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. İade süreniz malın alındığı tarihten itibaren iki yıldır. Yani tüketici ayıplı malı aldığı tarihten itibaren iki yıl içinde belirttiğimiz dört seçimlik haktan birini kullanabilecektir. Ancak tüketici bu iki yıllık sürenin ilk altı ayında başvurursa; kendisi malın ayıplı olduğunu ispat etmek zorunda değildir; malın ayıplı olmadığını satıcı firma ispat etmek zorundadır. Ancak tüketici bu altı aydan sonra başvurursa ispat yükü tersine döner ve tüketici ayıbı ispat etmek zorunda kalır. Burada da tüketici aleyhine bir durum söz konusu değildir. Mal ayıplı ise iki yıllık sürenin hangi aşamasında başvurulmuş olması sonucu değiştirmez, kazanan yine tüketici olacaktır. Önemli olan husus ayıbın tüketiciden kaynaklanmayan bir ayıp olmasıdır. İki yıllık süre garanti belgesi olmayan ürünleri de kapsamaktadır. Yani bu dört seçimlik hakkı kullanabilmeniz için satıcının size ürünle ilgili garanti belgesi vermiş olması gerekmez. Bu arada belirtmekte fayda var; internet sitesi üzerinden yapılan satışlarda veya mesafeli satışlarda (ürünün kargolanması şeklinde) tüketici hiçbir gerekçe göstermeksizin 14 gün içinde ürünün iadesini talep edebilir, bu durumda ürünün ayıplı olması aranmaz. Eğer malda gizli ayıp varsa; bu iki yıllık başvuru süresi malın alındığı tarihten itibaren değil, gizli ayıbın öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Gizli ayıp; tüketici tarafından hemen farkedilmeyen, gözle görülemeyen zaman içerisinde kullanıma bağlı olarak kendini gösteren ayıplardır. Örneğin; sıfır alınan bir otomobili satmak istediğinizde aldığınız aracın boyalı olduğunu sonradan öğrenmiş olabilirsiniz. Bu durumda gizli ayıp söz konusudur. Söz konusu örnekte yasal haklarınız için iki yıllık süre; sıfır aracı aldığınız tarihten itibaren değil; sıfır aracınızın boyalı olduğunu öğrendiğiniz tarihten itibaren başlayacaktır.

BAŞVURULACAK YASAL YOLLAR NELERDİR?

Tüketici malın ayıplı olması durumunda satıcıya başvurup bu dört seçimlik haktan birini kullanacaktır. Peki satıcı malın ayıplı olmasına rağmen tüketicinin talebini yerine getirmez ise tüketicinin yapması gereken nedir? Tüketici şüphesiz ki artık yasal yollara başvuracaktır. Bu durumda malın değeri Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi sınırında ise; Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuracak, eğer tüketici mahkemelerinin görev sınırında ise; Tüketici Mahkemelerinde dava açacaktır. Tüketici malı satan firmaya yasal yollara başvurabileceği gibi; isterse üreticiye veya ithalatçı aleyhine de yasal yollara başvurabilecektir. Tüketiciler, yasal yollara başvururken mutlaka dört seçimlik haktan hangisini kullanacağını belirtmelidirler. Bu dört seçimlik haktan sadece biri kullanılabilir. Örneğin; ayıplı malın onarımı eksiksiz yapılmış ise; artık tüketici malın iadesini talep edemeyecektir. Tüketicilere tavsiyem; ayıplı mal ile karşılaştıklarında; onarım ve indirimden ziyade ayıbın tekrarlanabileceğini de dikkate alarak malın iadesi veya malın yenisiyle değiştirilmesini talep etmeleri olacaktır. 

BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN AYIPLI MAL VE HİZMETLERE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ.


AYIPLI HİZMET VE TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI

AYIPLI HİZMET KAVRAMI

Ayıplı Hizmet: Sözleşmede belirlenen süre içerisinde başlamaması,taraflarca kararlaştırılmış olan veya normal şartlarda taşıması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle tüketici ile sağlayıcı(hizmet veren) arasındaki sözleşmeye aykırı olan hizmetlerdir. Buradaki sözleşmeden sadece yazılı sözleşmeleri anlamamak gerekir. Tüketici ile sağlayıcının sözlü olarak anlaşmasında da bir sözleşmeden bahsedilir. Örneğin;Bir hasta diş hekimine gidip, muayene için kayıt oluşturduğu anda sözleşme yapılmış sayılır. Sağlayıcı(hizmet veren)sözleşmeye uygun olarak hizmeti ifa etmelidir. Aksi halde ayıplı hizmetten söz edilir.

AYIPLI HİZMETE İLİŞKİN ÖRNEKLER

Müteaahidden satın alınan bir gayrimenkulün süresinde veya anlaşılan şartlarda teslim edilmemesi

Çocuğun eğitimi için satın alınan eğitim paketinin milli eğitim müfredatına uygun olmaması

Estetik ameliyat olan birinin beklediği görüntüyü yakalayamaması 

Lazer epilasyon yaptıran tüketicinin cildinde yanıklar oluşması 

Diş hekimince yapılan hatalı implantlar 

Bir malın kargo aracılığıyla taşınması sırasında malın zarar görmesi 

Satın alınan tatilin belirtilen niteliklerde olmaması 

Aracın serviste tamir edildikten sonra tekrar aynı hatayı vermesi gibi durumlarda ayıplı hizmetten söz edilir. 

AYIPLI HİZMET DURUMUNDA TÜKETİCİNİN HAKLARI 

Tüketici kendisine satılan malın veya hizmetin ayıplı olması durumunda dört farklı yola başvurabilir: 

1.Hizmetin yeniden görülmesi 

2.Hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı 

3.Ayıp oranında bedelden indirim 

4.Sözleşmeden dönme/bedel iadesi 

Tüketici kendisine sağlanan hizmette herhangi bir ayıp çıkması durumunda bu dört yoldan istediğine başvurabilir. Bu yollar dışında tüketici hizmetin ayıplı olmasından dolayı bir zarara uğramışsa ayrıca uğradığı zararın da tazminini (TAZMİNAT HAKKI)isteyebilir. 

AYIPLI HİZMETTE ZAMANAŞIMI SÜRELERİ 

Peki hizmetin ayıplı olması durumunda hizmet verene başvurma süresi ne kadardır? Bu konuda sağlayıcılar tüketiciyi yanlış bilgilendirip sürenin sözleşme tarihinden itibaren 30 gün olduğunu ileri sürebiliyorlar. Bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. Talep süreniz; hizmetin alındığı tarihten itibaren iki yıldır. Yani tüketici hizmeti aldığı tarihten itibaren iki yıl içinde belirttiğimiz dört seçimlik haktan birini kullanabilecektir. Ancak tüketici bu iki yıllık sürenin ilk altı ayında başvurursa; kendisi malın ayıplı olduğunu ispat etmek zorunda değildir; malın ayıplı olmadığını satıcı firma ispat etmek zorundadır. Ancak tüketici bu altı aydan sonra başvurursa; ispat yükü tersine döner ve tüketici ayıbı ispat etmek zorunda kalır. Burada da tüketici aleyhine bir durum söz konusu değildir. Hizmet ayıplı ise; iki yıllık sürenin hangi aşamasında başvurulmuş olması sonucu değiştirmez, kazanan yine tüketici olacaktır.Önemli olan husus ayıbın tüketiciden kaynaklanmayan bir ayıp olmasıdır. Hizmette gizli ayıp varsa;bu iki yıllık başvuru süresi hizmetin alındığı tarihten itibaren değil, hizmetteki gizli ayıbın öğrenildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Gizli ayıp; tüketici tarafından hemen farkedilmeyen, gözle görülemeyen zaman içerisinde kullanıma bağlı olarak kendini gösteren ayıplardır. Örneğin; burun estetiği yaptıran bir tüketicinin zamanla solunum sıkıntısı yaşaması. Tüketici bu ayıbı hemen öğrenemez, ayıp zaman içerinde otaya çıkar. Bu durumda gizli ayıp söz konusudur. Bu örnekte iki yıllık süre; estetiğin yapıldığı tarihte değil, yapılan estetik nedeniyle solunum problemlerinin ortaya çıktığı tarihten itibaren başlayacaktır. 

BAŞVURULACAK YASAL YOLLAR NELERDİR? 

Tüketici hizmetin ayıplı olması durumunda sağlayıcıya başvurup bu dört seçimlik haktan birini kullanacaktır. Peki sağlayıcı hizmetin ayıplı olmasına rağmen tüketicinin talebini yerine getirmez ise tüketicinin yapması gereken nedir? Tüketici şüphesiz ki artık yasal yollara başvuracaktır. Bu durumda malın değeri Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görevi sınırında ise; Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvuracak, eğer tüketici mahkemelerinin görev sınırında ise; Tüketici Mahkemelerinde dava açacaktır. Tüketiciler, yasal yollara başvururken mutlaka dört seçimlik haktan hangisini kullanacağını belirtmelidirler. Bu dört seçimlik haktan sadece birini kullanılabilir. Örneğin; sağlayıcıdan hem ayıp oranında bedelden indirim isteyip, hem de hizmetin yeniden görülmesini tüketici talep edemez. 


BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN AYIPLI MAL VE HİZMETLERE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ. 


AYIPLI ARAÇLAR

AYIPLI ARAÇ KAVRAMI 

Ayıp; bir malın veya hizmetin taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olmamasıdır. Bu durumda malı veya hizmeti satın alan kişi, maldan beklediği yararı sağlayamaz.Kısacası ayıplı mal; sözleşmeye aykırı olan maldır.Uygulamada hem ekonomik değerinin yüksek olması, hem de sık karşılaşılan bir uyuşmazlık olduğu için; ayıplı araçlar konusu ayrı bir öneme sahiptir. 

Ayıplı araç ; yukarıda bahsettiğimiz şekilde tüketicinin satın aldığı aracın hatalı veya kusurlu olmasıdır. Bu kusur ve hata; araçtan gerektiği gibi veya tamamen yararlanmayı engelleyecek nitelikte bir kusur veya hatadır. 

AYIPLI ARAÇLARA ÖRNEKLER 

Sıfır olarak satın alınan aracın şanzımanının arızalı olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın boyalı olması 

İkinci el olarak satın alınan aracın kilometresinin değiştirilmiş olması veya hasarının alıcıdan gizlenmesi 

Hasarsız olarak bilinen aracın pert kaydının çıkması 

Aracın start-stop siteminin arızalı olması 

Aracın sürekli yağ yakması 

Aracın şiddetli bir kazada hava yastıklarının açılmaması 

Sıfır olarak satın alınan araçta kısa sürede boya döküntüsünün meydana gelmesi 

Aracın yağ keçelerinin hidrolik yağı sızdırması 

Aracın, eksantrik zincir kapağında çatlak olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın kısa sürede triger kayışının kopması 

Aracın fren sisteminin arızalı olması 

Aracın sürekli stop etmesi 

Aracın sürekli olarak sola çekmesi ve bu arızanın giderilememesi 

Aracın klimasının çalışmaması 

Sıfır olarak satın alınan aracın sonradan hasarlı olduğunun öğrenilmesi 

Kısa sürede aracın motorunun çalışamaz hale gelmesi 

Aracın el freninin arızalı olması 

Sıfır olarak satın alınan aracın; satış sözleşmesindeki paket özelliklerine sahip olmaması; gibi durumlarda ayıplı araçtan söz edilir. 

Buradaki araç sözcüğünü; sadece otomobil, motosiklet veya kamyon gibi karayolu araçları olarak anlamamak gerekir.Uyuşmazlık konusu olan ayıplı araç; havayolu (uçaklar,drone vb.) araçları da olabileceği gibi; denizyolu (gemiler,tekneler,denizaltı vb.) araçları da olabilir. 


AYIPLI ARAÇLARDA TÜKETİCİNİN HAKLARI 

Satın alınan araç ayıplı ise; artık tüketici dört seçimlik hakka sahiptir.(6502 sayılı kanun madde 11) 

1.ONARIM: Tüketici araçtaki ayıbın, ücretsiz olarak giderilmesini satıcıdan isteyebilir. Satıcı ayıbın giderilmesinden dolayı; araca yeni bir parça eklemiş olsa dahi ,tüketiciden herhangi bir ücret talep edemez. 

2.İNDİRİM: Tüketici ayıp oranında aracın bedelinde bir indirim isteyebilir. 

3.DEĞİŞİM: Tüketici hiçbir ücret ödemeden, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesini satıcıdan talep edebilir.Buna MİSLİYLE DEĞİŞİM denir. 

4.SÖZLEŞMEDEN DÖNME VE BEDEL İADESİ: Tüketici aracı satıcıya iade edip; ödediği bedelin kendisine verilmesini isteyebilir.Bu durumda tüketici artık sözleşmeden ayıp nedeniyle caymaktadır. 

Tüketici satın aldığı araçta herhangi bir ayıp çıkması durumunda; bu dört seçimlik haktan dilediğini kullanabilecektir.Bu haklar dışında; ayrıca tüketicinin ayıp nedeniyle bir zararı söz konusu ise;tüketici satıcıdan tazminat isteyebilir. Tüketicinin bu zararı maddi olabileceği gibi; manevide olabilir.Örneğin; aracın hava yastıklarının arızalı olması sebebiyle; meydana gelen kazada tüketici yaralanmış ise; artık tüketicinin manevi zarara uğradığını da kabul etmek gerekecektir. 

Kanun; tüketiciye dört farklı seçimlik hak tanımıştır ve tüketici bu seçimlik haklardan hangisini kullanacağını kendi iradesiyle belirleyecektir.Dolayısıyla; satıcı tüketiciyi seçimlik hakkını kullanmasında yönlendiremez veya bu haklarını kısıtlayamaz. Örneğin; tüketici sözleşmeden dönme hakkını kullanıp; bedel iadesini istediği zaman satıcı artık onu onarım hakkını kullanmaya zorlayamaz.Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; tüketicinin ayıp durumunda başvurabileceği bahsi geçen bu haklar seçimlik haktır; yani tüketici bu haklardan birini kullandığı zaman; diğer bir hakkını artık kullanamayacaktır. Örneğin; şanzıman sistemi arızalı olan bir araba; servise bırakılarak tamir edilmişse; artık tüketici aracın misliyle değişimini veya bedel iadesini talep edemeyecektir;çünkü bu durumda tüketici seçimlik haklardan onarım hakkını seçmiş ve kullanmış bulunmaktadır. 

Ayrıca yasal yollara başvurulurken dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise; davacı veya hak sahibinin tüketici sıfatına sahip olup olmamasıdır. Eğer alınan araç hususi kullanım içinse; yani şahıs adına alınmışsa aracı satın alan kişi tüketici sıfatına haizdir ve bu işlem bir tüketici hukuku işlemidir. Ancak satın alınan araç ticari nitelikte ise; örneğin; şirket adına kayıtlıysa; artık ticari bir dava söz konusudur. Bu husus görevli merciyi tayin bakımından önemlidir. Ancak davanın ticaret mahkemesinde görülmesi durumunda da; tüketici hukukuna ilişkin hükümler kıyasen uygulanacaktır.Yani,davacı tüketici sıfatına haiz olmasa da; 6502 sayılı kanunda belirtilen bu dört seçimlik haktan dilediğini kullanabilecektir. 


TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARINI KULLANMASINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ 

Peki aracın ayıplı olması durumunda tüketicinin satıcıya başvurma süresi ne kadardır?Bu konuda satıcılar tüketiciyi yanlış bilgilendirip; başvurma süresinin dolduğunu,bu sebeple tüketicinin söz konusu taleplerini yerine getiremeyeceklerini bildirebiliyorlar.Hatta kurumsal olan firmalar bile; bu sürenin 30 gün olduğunu ileri sürerek tüketicinin taleplerini yerine getiremeyebiliyorlar.Ancak bu doğru değildir.Tüketicinin talep haklarındaki süresi;aracın satın alındığı tarihten itibaren iki yıldır.Yani; tüketici ayıplı aracı satın aldığı tarihten itibaren iki yıl içinde belirttiğimiz bu dört seçimlik haktan birini kullanabilecektir.Ancak tüketici bu iki yıllık sürenin ilk altı ayında yasal yollara başvurursa; kendisi aracın ayıplı olduğunu ispat etmek zorunda değildir;aracın ayıplı olmadığını satıcı firma ispat etmek zorundadır. Tüketici bu altı aydan sonra başvurursa ispat yükü tersine döner ve tüketici ayıbı ispat etmek zorunda kalır.Burada da tüketici aleyhine bir durum söz konusu değildir.Bu durumda iki yıllık sürenin hangi aşamasında başvurulmuş olması sonucu değiştirmez,satın alınan araç ayıplı ise;kazanan yine tüketici olacaktır.Önemli olan husus; ayıbın tüketicinin kullanımından kaynaklanmayan bir ayıp olmasıdır.İspat yükü kanunda her ne kadar bu şekilde düzenlenmiş olsa da; bu düzenleme uygulamada pek anlam ifade etmemektedir.Zaten davasını açan taraf hangi aşamada olursa olsun söz konusu uyuşmazlıkla ilgili delillerini mutlaka dosyaya sunmalıdır.Zaten bu davalarda başvurulan en önemli delil ;bilirkişi incelemesidir.Aracın ayıbını inceleyecek ve tespit edecek bilirkişi de; davacının taleplerine ve dosyaya sunduğu delillere göre incelemesini yapacaktır.Bahsi geçen;iki yıllık süre garanti belgesi olmayan araçları da kapsamaktadır.Yani bu dört seçimlik hakkını kullanabilmek için; satıcının tüketiciye garanti belgesi vermiş olması gerekmez. Ayrıca araçta gizli ayıp söz konusu ise;artık bu iki yıllık başvuru süresi aracın alındığı tarihten itibaren değil,gizli ayıbın öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Gizli ayıp; tüketici tarafından malın satın alındığı anda fark edilemeyen, gözle görülemeyen,basit bir inceleme ile anlaşılamayan ve zaman içerisinde kullanıma bağlı olarak kendisini gösteren ayıplardır. Örneğin;tüketici sıfır olarak aldığı bir otomobili satmak istediğinde;yapılan ekspertiz incelemesinde tesadüfen aracın boyalı olduğunu öğrenmiş olabilir.Bu durumda söz konusu araçta gizli ayıp söz konusudur.Çünkü;sıfır olarak satın alınan bir araç için tüketiciden ekspertiz raporu alması beklenemez. İşte burada tüketicinin satıcıya başvuru süresi olan iki yıllık süre;tüketicinin sıfır aracı satın aldığı tarihten itibaren değil; aracın boyalı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlayacaktır. 

AYIPLI ARAÇ DAVALARINDA TÜKETİCİ LEHİNE YORUM İLKESİ 

Tüketicilerin ayıplı araç davalarında; hukuki yollara başvururken ; çekindikleri husus; satıcının dava konusu ayıbın(arızanın) aracın satışı sırasında var olmadığı ve söz konusu ayıbın satın aldıktan sonra tüketicinin kullanıma bağlı olarak ortaya çıktığını ileri sürmeleri karşısında taleplerinin reddedileceği veya davayı kaybedecekleri inancıdır.Bu doğru bir yaklaşım değildir.Çünkü; araçtaki ayıbın aracı satın alan tüketicinin kullanımına bağlı olarak ortaya çıkıp çıkmadığı;ayıbın satıştan önce olup olmadığı; yapılacak bilirkişi incelemesi ile kolaylıkla tespit edilebilmektedir.Eğer bu tespit edilemiyorsa; tüketici lehine yorum ilkesi gereğince; bu ayıbın satıştan önce var olduğu ve tüketiciden kaynaklanmadığı kabul edilmelidir.Ancak bu husus her somut olaya göre ayrı değerlendirilmelidir. 

TÜKETİCİ YASAL YOLLARA BAŞVURURKEN TALEBİNİ AÇIKÇA BELİRTMELİDİR

Tüketici, yasal yollara başvururken; mutlaka dört seçimlik haktan hangisini kullanacağını belirtmelidir.Tüketici ayıplı araç sebebiyle dava açmışsa; dava sonuçlanmadan önce talebini dilediği zaman değiştirebilir. Tüketicilerin ayıplı araç ile karşılaştıklarında; onarım ve indirimden ziyade ayıbın tekrarlanabileceğini de dikkate alarak; bedel iadesi veya aracın yenisiyle değiştirilmesini talep etmeleri daha yerinde olacaktır.Ancak hangi talebin tüketici açısından daha yararlı olacağını somut olaya göre değerlendirmek gerekir.Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus ise; araçtaki ayıp, bedel iadesini veya misliyle değişimi gerektirecek kadar önemli bir ayıp olmalıdır ;aksi halde araçtaki arıza basit bir onarımla giderilebiliyorsa; artık aracın misliyle değişimi veya tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması ;hakkaniyetle bağdaşmayacaktır.Örneğin; aracın far ampullerinin patlak olması durumunda, tüketicinin sözleşmeden dönme veya misliyle değişim hakkını kullanması satıcıyı zarara uğratacağından ve ayıp ile talep arasında orantı olmadığından hakkaniyet gereği artık satıcıdan aracı iade alması veya misliyle değişim yapması beklenemez. 

AYIPLI KONUTLAR


AYIPLI KONUT KAVRAMI

Ayıp ; bir alınan bir maldaki veya hizmetteki kusurdan , hatadan , eksiklikten dolayı alınması gereken verimin alınmaması veya eksik alınmasıdır. Kısaca tüketici hukukundaki ayıp; bir mal veya hizmetin kusurlu, hatalı ve eksik olmasıdır. Ayıplı konut da; yapılan bir konutun hatalı olması, eksik veya kusurlu olmasıdır. Aynı şekilde sözleşmeye göre; zamanında yapılmayan veya hiç yapılmayan bir konutta ayıplı konut kapsamında değerlendirilir.

AYIPLI KONUTLARA/TAŞINMAZLARA ÖRNEKLER

Sıfır yapılan bir binanın çatısının akması

Havuz yapılması konusunda anlaşılan siteye havuz yapılmaması

Konutun geç teslimi

Konutun deprem yönetmeliğine aykırı olması

Konutun yıkılması

Konutun kamulaştırılmış olması

Konutun anlaşılan metrekareden az olması

Konutun anlaşıldığı şekilde peyzaj mimarisinin yapılmaması 

Konutun asansörünün eksik bırakılması

Konutun baz istasyonu yakınında yer alması ve bunun tüketiciden gizlenmesi

Müteahhitin konutu tamamlamaması

Konutun imar planının bulunmaması

Konutun su elektrik doğalgaz hizmetlerinden yararlanamaması

Konutun ısı yalıtımının olmaması

Otopark yapılması kararlaştırıldığı halde yapılmaması

Yeni yapılan binada çatlaklar meydana gelmesi

Konutun boyasının akması

Konut içine yağmur suyu damlaması

Konutun kolonların güçsüz olması

Konutta ipotek ,haciz vb. şerh olmasına rağmen tüketiciden gizlenmesi

Konutun tapu kaydının bulunmaması

Konuta tapu çıkarılamaması

Kat karşılığı inşaat anlaşmasında katın teslim edilmemesi

Anlaşılmasına rağmen konuta güvenlik klübesinin yapılmaması

Konutun güneş enerjisi sisteminin arızalı olması

Konutun alt katına fırın yapılacak olması ve bunun tüketiciden gizlenmesi

Konutun duvarlarının nem alması 

Konutun odalarında küf oluşması , duvarlarda çürüme meydana gelmesi

Apartmanın su tesisatının arızalı olması ve bu ayıbın giderilemesi gibi durumlarda da ayıplı konuttan söz edilir. Örneklerden görüldüğü üzere; ayıplı konutu sadece konutun kendisi olarak saf betonarme yapıdan ibaret düşünmemek gerekir. Konutun bahçe, park, otopark ve garaj gibi eklentilerini de ayıplı konut kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Aynı şekilde konutun elektrik ,doğalgaz gibi altyapı tesisat sorunları da ayıplı konut kapsamında değerlendirilir. Hatta konutta adsl (internet) altyapısının bulunmaması durumunda bile ayıplı konut söz konusudur.

AYIPLI KONUTTA TÜKETİCİNİN HAKLARI


Bu durumda tüketiciye dört seçimlik hak tanınmıştır.

1.Onarım hakkı

2.Misliyle değişim

3.Bedel oranında indirim

4.Bedel iadesi.

Tüketici ayıplı konut söz konusu olduğunda; bu seçimlik haklardan birini tercih edecek ve kullanacaktır. Seçimlik hak denmesinin sebebi tüketicinin bu haklardan yalnızca birini seçebilecek olmasıdır. Konuttaki ayıbı satıcıya onarım yaptıran tüketici; artık konutun iadesi için dava açamayacaktır.

Burada konut hususi amaç için alınmışsa; konutu satan alan kişi tüketici sıfatına haiz olacak ve konuttan çıkacak uyuşmazlık tüketici hukukuna tabi olacaktır. Eğer konut şirket üzerine alınmışsa ;artık burada tüketici hukuku uygulanmayacak ve genel hükümler çerçevesinde uyuşmazlık çözülecektir. Alınan konutun işyeri olması alıcının tüketici sıfatını değiştirmez. Alınan konut işyeri olsa bile; şirket adına kayıtlı olmadığı için tüketici hukukuna tabidir.

ZAMANINDA TESLİM EDİLMEYEN KONUTLAR VE MAKETTEN SATIŞLAR

Zamanında teslim edilmeyen konutlarda; tüketici teslim edilecek tarihten itibaren satıcıdan kira giderini talep edebilir.Bu durumda satıcı ;konutu sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihini geçen her ay için tüketicinin kirasını ödemek zorundadır.

Biz avukatlara ayıplı konut konusunda en çok gelen uyuşmazlık müteaahidin veya yüklenici firmanın yapıyı tamamlamaması ve bu durumda gerek satıcıya gerekse yükleniciye ulaşılamaması oluyor. Tüketicilere tavsiyem ; alacakları konuta ilişkin yüklenici, satıcı firmadan bina tamamlama sigortası yaptırtmalarıdır. Zira bu sigorta primlerini yüklenici inşaat firması ödemektedir ve inşaat şirketinin iflas etmesi, teslim süresinin on iki ay gecikmesi durumlarında sigorta devreye girmekte ve konut için ödenen bütün ücretler sigorta tarafından tüketiciye iade edilmektedir. Bir çok tüketici bu hakkından haberdar olmadığı için mağdur olmaktadır. Ayrıca şu anki mevzuatımıza göre maketten yapılan satışlarda; inşaat firmasının bina tamamlama sigortasını yaptırması zorunludur. Bina tamamlama sigortası tüketiciler için iyi bir teminat olmaktadır. Ayrıca kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde müteahhide veya inşaat firmasına ulaşılamıyorsa arsa sahibine karşı da dava açılabilir. Bu durumda tüketiciler ödedikleri bedelleri arsa sahibinden talep edebilecekler ve söz konusu arsaya alacakları oranında tedbir koydurabileceklerdir.Ayıplı konut davaları diğer ayıplı mal davalarından ayrı bir öneme sahiptir. Zira; dava konusu olan nesne bir taşınmazdır ve ekonomik değeri diğer ayıplı mallara nazaran oldukça yüksektir. Bu sebeple; ayıplı konut davalarında ; yanlış hareket etmeniz davalı tarafın yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerini karşılamanıza sebep olabilir ve dava değerinin yüksek olduğu nazara alındığında; bu masraflar da yüksek olacaktır. Bu sebeple ayıplı konut davalarında bir hukukçudan yardım almak tüketicilerin yararına olacaktır.

BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN AYIPLI TAŞINMAZLARA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ.

AYIPLI DEVREMÜLKLER

DEVREMÜLK KAVRAMI

Devremülk; genellikle tatil amaçlı çok daireli bir yapıda ve çok ortaklarla birlikte alınan belli bir dönemde belli gün sayısınca kullanılabilen konut demektir. Burada devremülkün tüketicilere kullanım hakkı verilirken belirli dönemlere ayrılır ve tüketiciler bu konutu belirli günlerde kullanabilirler.

DEVREMÜLK SATIŞ ŞEKİL ŞARTI

Devremülk satışı tapu müdürlüğünce olur ve satın lan tüketiciye devremülk tapusu verilir. Yani tıpkı konut satışında olduğu gibi mülkiyet hakkı Tapu müdürlüğüne tescil ile kazanılır .Devremülk takası da mümkündür. Aynı şekilde devremülk üzerinde ipotek de kurulabilir, devremülk haczedilebilir veya üzerine şerh düşülebilir. Devremülk alan alıcının ölmesi halinde; devremülk hakkı mirasçılara geçer.Devremülk hakkı herkese karşı ileri sürülebilen ayni bir haktır.

ÖN ÖDEMELİ DEVREMÜLK SATIŞI 

Tüketicilerle ön ödemeli yani; daha devremülk konusu yapı tamamlanmadan devremülk sözleşmesi yapılabilir. Ancak bunun için devremülk konusu arsa için yapı ruhsatı alınmış olmalıdır. Buna ön ödemeli devremülk satışı denir. Devre tatile konu taşınmazın ön ödemeli satılması durumunda, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden, sözleşmeden dönme hakkı vardır. Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı, sözleşme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminat talep edebilir. Ancak bu durumda Devre tatil amaçlı taşınmazın devir ve teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez. 

DEVREMÜLK ALAN TÜKETİCİNİN CAYMA HAKKI 

Devremülk alan kişi hiçbir sebep göstermeden 14 gün içinde devremülk sözleşmesinden cayabilir ve satıcıya ödediği bedeli geri alabilir. Bu 14 günlük süre, yasa tarafından tanınan önemli bir haktır. Bu hak sebebiyle; tüketiciye herhangi bir şekilde tazminat ödettirilemez Tüketiciye 14 günlük sürede cayması sebebiyle; tazminat ödemesi sözleşmede kararlaştırılmış olsa bile; bu hüküm haksız şart niteliğinde olup , geçersizdir. Tüketici cayma hakkını 14 gün içinde kullandığında ;satıcı tüketiciye aldığı bedeli iade etmek zorundadır. Satıcının bedel iadesi yapmaması durumunda; tüketici ödediği meblağa göre tüketici hakem heyetine başvurmalı veya dava açmalıdır. Devremülk sözleşmeleri bir tüketici hukuku işlemidir ve devremülkten kaynaklı davalar tüketici mahkemelerinde görülür. Hatta devremülkün ayıplı olması veya cayma durumunda; satıcıya verilen senetlerin iptali; ticaret mahkemesinden değil ; tüketici mahkemesinden talep edilir.6502 sayılı kanun 50/6 ve DEVRE TATİL VE UZUN SÜRELİ TATİL HİZMETİ SÖZLEŞMELERİ YÖNETMELİĞİ’ 7.maddesinde tüketicinin cayma hakkı düzenlenmiştir. Bu emredici bir hüküm olup aksi kararlaştırılamaz. Tüketici burada cayma bildirimini 14 içinde yapmaya dikkat etmelidir. 

Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin, cayma hakkı süresi dolmadan, şahsi hakka konu ön ödemeli devre tatil sözleşmeleri için yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile ayni hakka konu taşınmaza ilişkin sözleşmelerde ise noterlikler aracılığıyla satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmesi yeterlidir. Yani tüketici noter aracılığı ile 14 gün içerisinde cayma bildirimini satıcıya yönelterek bu hakkını kullanabilecektir. Yani tüketici devremülkü satın aldıktan sonra, 14 gün içinde noter aracılığı ile satıcıya cayma bildirimini yazılı olarak yapmalıdır. Bu devremülkte caymanın şekil şartıdır. Bu şekilde yapılmayan cayma bildirimi, geçerli değildir. Örneğin ; satıcıya 14 gün içinde cayma bildiriminin telefonla yapılması, e mail atılması,sms gönderilmesi veya satıcıya yazılı başvuru yapılmasında; bu cayma bildirimi hukuken bir hüküm ifade etmeyecektir.6502 sayılı kanun uyarınca tüketiciye devremülk sözleşmesi yapılmadan en az bir gün önce Bakanlıkça hazırlanan ön bilgilendirme formu verilmelidir. Aynı şekilde tüketiciye cayma hakkının olduğunu bildiren bir belge (cayma formu) verilmelidir. Bu belgelerin tüketiciye verilmemesi durumunda cayma hakkı bir yıl süre ile uzar. 

BAĞLI KREDİ VERENİN SORUMLULUĞU 

Tüketicinin ödeyeceği bedel, kısmen veya tamamen satıcı veya sağlayıcı ile kredi veren arasındaki anlaşmaya dayanılarak bir kredi veren tarafından karşılanıyorsa, tüketicinin sözleşmeden cayması ve buna ilişkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer. Örneğin; A devremülk satan firma ile B bankası kredi konusunda anlaşıyor ve A devremülkünü satın alacak tüketiciler B bankasından kampanyalı kredi kullanıyor .İşte buna bağlı kredi deniyor ve bu duruda tüketici eğer 14 gün içinde devremülk sözleşmesinden cayarsa ve bu caymayı kredi veren bankaya da yöneltirse kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat ve cezai şart (erken kapama ücreti) ödemek zorunda kalmaz. 

AYIPLI DEVREMÜLKE ÖRNEKLER 

Devremülkün zamanında teslim edilmemesi , 

Devremülkün anlaşmadaki şartları taşımaması , 

Bir devremülkün aynı dönem için birden fazla kişiye verilmesi, 

Devremülk tapusunun verilememesi gibi durumlarda söz konusu olur. 

Satıcı bu durumlarda yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmediği için ; tüketiciden herhangi bir bedel de talep edemez. 

DEVREMÜLKÜN AYIPLI OLMASI DURUMUNDA TÜKETİCİNİN HAKLARI 

Tüketicinin satın almış olduğu devremülk ayıplı ise; tüketici dört seçimlik hakka sahiptir. 

1.ONARIM: Bu hakkı devremülkteki eksik hususların giderilmesi olarak düşünebiliriz. Örneğin;çatısı akan bir devremülkün çatısının onarımının yapılması 

2.İNDİRİM: Tüketici ayıbın oranında bedelde indirim isteyebilir. 

3.DEĞİŞİM: Tüketici hiçbir ücret ödemeden, ayıplı devremülkü yenisi ile değiştirebilir. 

4.MALA ÖDENEN BEDELİN İADESİ: Tüketici devremülk için ödediği bedelin kendisine iade edilmesini isteyebilir. 

Tüketicilere tavsiyem; devremülkten cayma haklarını kullanacaklarsa; on dört günlük cayma süresine de dikkat ederek ;cayma bildirimini noter aracılığıyla yapmalarıdır. 

BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN AYIPLI DEVREMÜLKLERE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ. 


DOKTOR HATASINDAN DOLAYI ORTAYA ÇIKAN ZARARDAN SORUMLULUK


MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) NEDİR?

Doktorun hatasını ifade etmek için tıp dilinde malpraktis sözcüğü kullanılır. MALPRAKTİS: Doktorun görevini yaparken hatalı ve kusurlu davranışıdır. Malpraktis; bir tür tıbbi uygulama hatasıdır. Bu hata sonucunda, hasta zarar görmüş olabilir. Malpraktis sonucu , hasta önemli bir uzvunu kaybetmiş olabileceği gibi ;hasta hayatını kaybetmişte olabilir. Bu açıdan malpraktis davaları ayrı bir öneme sahiptir.

İşin esasında doktorun hatası; gerekli özeni göstermemesidir. Bu özen göstermeme; bilgi ve deneyim eksikliğinden kaynaklanabildiği gibi, doktorun hastayı önemsememesinden de kaynaklanabilir. Bu durumda doktor hatası sonucu zarar gören hasta veya hasta yakınları, hastaneye karşı tazminat davası açabilecektir. Çünkü; hastane doktorun bu haksız fiilinden sorumludur. Eğer hasta ölmüşse veya kendisini temsil edemeyecek duruma gelmişse; hastanın mirasçıları(anne-baba-eş-çocuk-kardeş vb.) dava açabileceklerdir.

Eğer hasta özel bir hastaneye malpraktis kaynaklı tazminat davası açacaksa; bu işlem tüketici hukukuna tabi olup, tüketici mahkemeleri görevlidir. Ancak, hatalı doktor bir devlet hastanesinde çalışıyorsa; o zaman bu işlem idare hukukuna tabi olup, idari yargıda dava açılmalıdır. Burada dava açmadan önce, idareye yazılı olarak başvurulmalı ve zarar istenmelidir.

Malpraktisten kaynaklı davalarda ,hekimin kusur oranı önemlidir ve bu kusur hem hekimin alacağı cezayı hem de ödenecek tazminat miktarının belirlenmesi açısından önemlidir. Bu kusuru mahkeme tarafından atanacak bir bilirkişi tespit edecektir. 

MALPRAKTİSTEN DOLAYI DOKTORUN CEZAİ SORUMLULUĞU 

Hekimin malpraktisten dolayı ayrıca cezai sorumluluğu da vardır. Bu durumda hekim hastanın yaralanmasına veya bir uzvunu kaybetmesine sebebiyet vermişse; hekim taksirle yaralamadan; eğer hastanın ölümüne sebebiyet vermişse, taksirle öldürme suçundan ceza alacaktır. Malpraktiste; hekimin hem cezai sorumluluğu, hem de tazminat sorumluluğu gündeme gelmektedir. Burada ihlal edilen değer; hastanın vücut dokunulmazlığı hakkı veya yaşam hakkıdır. Bu haklar kuşkusuz ki; bir insanın sahip olduğu en önemli haklar olup, hekimler bu konuda gerekli dikkat ve özeni göstermelidir. Bu açıdan hekimin bağlı olduğu hastaneye açılacak tazminat davası yanında hekim hakkında savcılığa suç duyurusunda da bulunulabilir. 

Ayrıca hekim ve hastane hakkında, idari şikayet yoluna başvurulabilir ve sağlık bakanlığına şikayet edilebilir. 

Hekim herhangi bir hastaneye bağlı olmaksızın;serbest muayenehanesinde çalışıyor olabilir.Bu durumda malpraktisten dolayı açılacak davalar hekime karşı , tüketici mahkemelerinde açılmalıdır.Bu durumda hekim özel bir işletmeci olduğu için devletin tazminat sorumluluğu gündeme gelmez. 

Malpraktis davalarında; hekim kavramı bütün uzmanlık alanlarında hizmet veren doktorları kapsadığı gibi(psikiyatristler ,plastik cerrahlar ve diş hekimleri de dahil) hemşire, ebe, tahlilleri yapan biyologlar ve eczacılar da bu kavram içine dahildirler. Aynı şekilde hastane yönetimi de bu kavrama dahildir.Bu davalarda daha çok ameliyata giren doktorlar muhatap olsa da; bir psikiyatristte hastaya yanlış ilaç yazmasından dolayı sorumlu olabilmektedir. Yapılan araştırmaya göre ;en çok hastanelerin acil bölümüne yapılan müracaatlarda malpraktis söz konusudur. Malpratis; hasta hukukuna aykırı bir fiille de gerçekleştirilebilir. Örneğin; hastanın kişisel veri niteliğinde olan bilgilerinin üçüncü kişilerle paylaşılması durumunda da malpraktisten söz edilir. 

MANEVİ TAZMİNAT 

Hekimin hatasından dolayı zarar gören hastanın ; manevi olarak ta zarar göreceği ve manevi çöküntü içine gireceği mutlaktır. Buradaki manevi zarardan kasıt; hastanın uğradığı psikolojik zarardır. İşte hasta; doktor hatasından kaynaklı yaşadığı duygusal travma , üzüntü ve manevi çöküntü için manevi tazminat davası açacaktır. 

MADDİ TAZMİNAT 

Hekimin hatasından dolayı zarar gören hasta, maddi olarak ta zarar görmüş olabilir.Aynı şekilde hastanın ileride maddi zarar görebileceği ihtimalide gündeme gelebilir. Burada maddi zarardan kasıt ;ekonomik zarardır. Hastanın maddi yani ekonomik zararı müspet maddi zarar olabileceği gibi , menfi maddi zarar da olabilir. Müspet maddi zarara örnek olarak ;hasta uğradığı zarardan ötürü aynı hastanede tedavi olmak istemeyecektir. Hastanın, hata dolayısıyla ortaya çıkan yeni hastalıktan tedavisi için başka bir hastaneye gitmiş ve orada tedavi olmuş olabilir. Bu durumda bu yeni hastanedeki tedavi masraflarını kusurlu hekimden veya hastanesinden talep edebilecektir. Aynı şekilde hastanın uğradığı zarar sürekli olarak tedavi olmayı veya ilaç kullanmayı gerektiriyorsa; ileride oluşacak tedavi ve ilaç masrafları da kusurlu hastadan veya hastaneden talep edilebilir. İşte bunlar hastanın müspet maddi zararlarıdır. Menfi maddi zarar ise; hastanın aktif olarak cebinden çıkmayan ancak gelecek olan bir kazançtan kayıptır. Örneğin; hasta tedavi süresince hastanede yatmış ve işte çalışamamıştır. Bu açıdan hastanede yatılan süre boyunca maaş alınamamış veya serbest çalışıyorsa kazancından mahrum olmuştur. İşte burada hastanın menfi maddi zararı söz konusudur. Hasta; uğradığı hem menfi maddi zararları; hem de müspet maddi zararları maddi tazminat davası ile talep edecektir. 

MALPRAKTİSTEN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMANAŞIMI SÜRESİ 

Malpraktis davalarında Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olarak hekimin sorumluluğu; haksız fiil sorumluluğudur. Bu zamanaşımı konusunda önemlidir ve bu davalarda özel hastaneye veya hekime karşı malpraktis sonucu oluşan zararın ortaya çıkmasından itibaren, Borçlar Kanununa göre ; 5 yıl içinde dava açılmalıdır. Bu süre hak düşürücü süre olup , sürenin geçmesi halinde dava açılamayacaktır. Ancak bazen malpraktis sonucu zarar; tıbbi işlemden sonra hemen ortaya çıkmamış; ilerleyen zamanda ortaya çıkmış olabilir. Bu durumda süre ;zararın ortaya çıktığı tarihten itibaren başlayacaktır. 

Devlet hastanelerine karşı açılacak tazminat davalarında ise hak düşürücü süre; özel hastanelere karşı açılacak davalardan farklı olarak bir yıldır. 

MALPRAKTİS DAVALARINA ÖRNEKLER 

Ameliyatta hastanın karnında makas unutulması 

Bademcik ameliyatı sırasında yanakta yanık izi oluşması 

Laboratuvar testlerindeki hatalar 

Yanlış uygulama sonucu hastanın ölmesi 

Acile başvuran hastanın hiçbir sağlık problemi olmadığını söyleyip geri gönderme durumunda geri gönderilen hastanın ölmesi 

Ameliyat sonrası hastanın ölmesi 

Şüpheli bebek ölümleri 

Yanlış tedavi uygulanması 

Tedavinin geç yapılması 

Hastaya aşırı doz ilaç verme 

Enfeksiyon sonucu hastada uzuv kaybı 

Hastanın hastanede HIV-Hepatit B gibi bulaşıcı hastalıklar kapması 

Hastaya yanlış teşhis konulması 

Hastanın yanlış ameliyat sonucu felç olması 

Hastanın yanlış dişinin çekilmesi 

Hastanın doku örneklerinin kaybedilmesi 

Hastaya estetik yapılan bölgede enfeksiyon oluşması 


BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN MALPRAKTİS (DOKTOR HATASI) DAVALARINA İLİŞKİN YARGITAY VE DANIŞTAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ. 

AYIPLI MAL VE HİZMETTEN ZARAR GÖREN TÜKETİCİNİN TAZMİNAT HAKKI

         
Tüketicinin ayıp durumunda seçimlik hakları ayıbın giderilmesi ve telafi edilmesine yöneliktir. Ancak tüketici ayıplı maldaki veya hizmetteki ayıptan ayrıca zarar görmüş te olabilir. Tüketicinin ayıptan zararı maddi(ekonomik) olabileceği gibi, manevi yani ruhen de olabilir. Örneğin; hava yastıkları arızalı olan sıfır bir aracın kazaya karışmasında tüketici hava yastıklarının açılmaması sebebiyle yaralanmış olabilir veya bir özel hastanede doktorun kusuru nedeniyle, hasta hayati bir organını kaybetmiş olabilir. Birinci örnekte; satıcının zarardan sorumluluğu ayıplı maldan dolayı sorumluluk, ikinci örnekte ise; hastanenin zarardan sorumluluğu ayıplı hizmetten kaynaklı sorumluluktur. Her iki örnekte de; tüketicinin zarara uğradığı açıktır. Bu durumda tüketiciye sadece bedel iadesi yapılsa bile, tüketicinin zararı devam edecektir.İşte bu noktada ayıplı mal veya hizmetten zarar gören tüketicilerin dört seçimlik hak dışında bir başka hakları da gündeme gelecektir: Tazminat hakkı.

MADDİ TAZMİNAT

Tüketici uğradığı zarara karşılık satıcıya veya sorumluya ekonomik zararından dolayı maddi tazminat davası açabilir. Bu ekonomik zarar; müspet zarar olabileceği gibi ,menfi zarar da olabilir. Örneğin; doktor hatasından dolayı bir organını kaydeden hasta bu sebeple başka bir özel hastanede tedavi olmuş olabilir. Buradaki hastanın tedavi masrafları müspet maddi zararlar ; yani tüketicinin doğrudan cebinden çıkan ekonomik kayba uğradığı zararlardır. Bu müspet zarara mala ödenen para dahil değildir. Çünkü tüketici malın değerinden kaynaklı maddi zararını direk olarak seçimlik hakkını kullanarak zaten giderecektir. Ancak buradaki zarar malın değeri dışında kalan; tüketicinin uğradığı diğer maddi zararlardır. Burada hasta tedavi olduğu süre boyunca çalışamamış, işe gidememişse; maaşını alamamış veya herhangi bir kazanç sağlayamamıştır. Yani ileride gelecek bir paradan mahrum olmuştur ki; bu durumda tüketicinin menfi zararı bulunmaktadır. İşte bu iki durumda da tüketici satıcıya veya sorumluya MADDİ TAZMİNAT DAVASI açma hakkına sahiptir.

MANEVİ TAZMİNAT

Örnek olayda tüketicinin vücut bütünlüğünün bozulması sonucu üzüleceği ve psikolojik olarak çöküntüye gireceği de açıktır. İşte tüketici manevi üzüntüsünden dolayı da satıcıya veya sorumluya MANEVİ TAZMİNAT DAVASI açma hakkına sahiptir.

Tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya tazminat davası açabilmesi için örnekteki gibi önemli olayların olmasına gerek yoktur. Önemli olan tüketicinin ayıptan dolayı bir zarara uğramış olmasıdır. Bir havayolu şirketine ait uçağın rötar yapması sonucu önemli bir iş toplantısına geç kalan bir iş adamı da kaçırdığı toplantı nedeniyle maddi kayıp yaşamış olabilir. Aynı şekilde yemeğinden böcek çıkan bir tüketicinin de manevi zarara uğradığı kabul edilmelidir.

Açılacak maddi ve manevi tazminat miktarı ortaya çıkan zarara göre belirlenir. Tüketici ne kadar zarara uğramışsa tazminat miktarını da buna göre belirlenmelidir. Tüketicini uğradığı maddi zarar genelde kesin olur ve belgelendirilebilir. Bu açıdan maddi zararı tespit etmek kolaydır. Ancak tüketicinin uğradığı manevi zararın miktarını net olarak tespit etmek ve bunu belgelendirmek bu kadar kolay olmayabilir. Tüketicinin fazla taleplerinde keybedeceği kısım için satıcının/sağlayıcının avukatlık masraflarını karşılayacağı unutulmamalıdır. Bu açıdan bir hukukçudan yardım almak her zaman tüketicilerin lehine olacaktır. Ayıplı mal veya hizmetten kaynaklı tazminat davalarında hakim somut delilleri değerlendirecek ve vicdani kanaatine göre karar verecektir. Genelde uygulamada bu durumlarda bilirkişi yoluna başvurulmakta ve zararı bilirkişi tespit etmektedir. 

Tüketici hakem heyetlerinin tazminat taleplerine bakamayacağı algısı yanlıştır. Miktar yönünden tüketici hakem heyetinin görevine giriyorsa tüketici hakem heyetleri tüketiciye tazminat ödenmesine karar vereceklerdir. 

TAZMİNAT DAVALARINDA SATICININ SORUMLULUĞU

Ayıplı mal veya hizmetten kaynaklı tazminat davalarında; satıcının illaki kusurlu olması gerekmez. Örneğin; deprem bölgesinde müteahhit az malzeme kullanmış ve yaptığı ev yıkılmışsa burada müteahhit kusurludur. Ancak aldığınız ayıplı bir araçta; satıcı firmanın kusuru olmayabilir. O sadece aracın satışını yapar ve üretimini yapmayabilir. Bu durumda da ayıpta herhangi bir kusuru olup olmadığına bakılmaksızın satıcı firmada tüketicinin uğradığı zarardan sorumludur. Tüketici hukukundaki kusuru borçlar kanundaki kusurdan daha geniş anlamak gerekir. Satıcının eylemi ile tüketicinin uğradığı zarar arasında sıkı sıkıya bir nedensellik bağı aranmaz. Burada önemli olan; söz konusu malın veya hizmetin ayıplı olmasıdır. Bu ayıpta sağlayıcının veya satıcının bir kusuru olması şart değildir. Mal ayıplı ise ;ortaya çıkan zarardan satıcı sorumludur. 

Özellikle alışveriş merkezleri , mağazalar ve ücretli otoparklar tüketicinin orada olması sebebiyle uğradığı zararlardan sorumludurlar. Örneğin; alışveriş merkezi içinde oluşan hırsızlıktan alışveriş merkezi sorumlu olacaktır. Çünkü; alışveriş merkezleri tüketicinin güvenliğini sağlamak zorundadır. Bu sebeple; bu firmaların “mağazamızda çalınan eşyalarınızdan müessesemiz sorumlu değildir “ yazması firmayı herhangi bir sorumluluktan kurtarmadığı gibi herhangi bir hüküm de ifade etmeyecektir. Sonuçta tüketici o alışveriş merkezinde olduğu için bir zarara uğramıştır. Aynı şekilde otoparka bırakılan araca hırsız girmesi durumunda da otopark bu zarardan sorumludur. Çünkü ; müvekkil aracını otopark görevlisine emanet etmiş durumdadır. Otopark çalışanları kendisine emanet edilen aracın güvenliğini sağlamak zorundadır.

SATICIYA/SAĞLAYICIYA TAZMİNAT AÇILABİLECEK DURUMLARA ÖRNEKLER

Satın alınan içecekten ölü böcek çıkması

Araç hava yastıklarının arızalı olması , kazada açılmaması ve tüketicinin bu sebeple yaralanması

Satın alınan tatilin ayıplı olması nedeniyle tatil yapılamaması

Lazer epilasyon sonucu ciltte yanıklar oluşması

Vücuda yapılan bir dövme sonucu enfeksiyon kapılması

Uçağın rötar yapması sebebiyle iş görüşmesinin kaçırılması

Düğünde yapılan kamera kayıt ve fotoğraf çekiminin kötü olması

Kuaförün tüketicinin saçlarını yakması veya saçlarına zarar vermesi

Konser organizasyonunda tüketicinin yaralanması

Düğün organizasyonun anlaşıldığı şartlarda yapılmaması

Tüketicinin alışveriş yaptığı sırada mağaza içinde yerlerin ıslak olması sebebiyle düşüp yaralanması

Ücretli otoparka bırakılan araca hırsız girmesi gibi durumlarda tüketiciler satıcı veya sağlayıcılara karşı tazminat davası açma hakkına sahiptirler.


BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ.


TÜKETİCİ HUKUKUNDA HAKSIZ ŞARTLAR


HAKSIZ ŞART KAVRAMI VE HAKSIZ ŞARTIN GEÇERSİZ OLUŞU

Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeyen dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır ve bu şartlar tüketiciyle açıkça müzakere edilmediği ve tüketici aleyhine sonuç doğurduğu için geçersizdir.

Sözleşmedeki bir hükmün haksız şart olarak değerlendirilebilmesi için;

1.Bu hükmün tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması, 

2.Tüketiciyi ekonomik veya manevi kayba uğratması 

3.Bu hükmün açıkça tüketiciyle tartışılmaması ve müzakere edilmemesi, 

4.Hükmün dürüstlük kurallarına aykırı olması gerekir. 

Eğer sözleşmedeki hüküm bu dört unsuru bünyesinde barındırıyorsa haksız şarttır ve haksız şart olan hüküm kesin olarak geçersizdir. Yani sözleşme geçerli ancak sözleşmenin haksız şart hükmü geçersizdir. Bu durumda da sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.Tüketicinin içeriğine etki edemediği, şartın önceden hazırlandığı ve tüketiciyle açıkça müzakere edilmeyen standart sözleşmelerde tüketici aleyhine dengesizlik oluşturan hükümler haksız şart olarak kabul edilir. 

HAKSIZ ŞARTTA İSPAT YÜKÜ 

Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği, tüketiciyle tartışılmadığı kabul edilir. Burada tüketici aleyhine dengesiz olan hükmün tüketiciyle müzakere edildiğini ispat yükü satıcı veya sağlayıcıya aittir. Bu konuda satıcı ve ya sağlayıcı haksız şart niteliğinde olan hükmün tüketiciyle müzakere edildiğini belge ile ispat etmelidir. Yargıtay bu konuda vermiş olduğu bir çok kararda belge ile ispat zorunluluğu getirmiştir. Haksız şartlara en güzel örnek Yargıtayın vermiş olduğu bankaların tüketici kredilerinden aldığı dosya masrafı iadesi kararıdır. Yargıtay burada; tüketici kredisi sözleşmesinin önceden hazırlandığı, tüketicinin sözleşme içeriğine etki edemediğini dosya masrafı hükümlerinin tüketiciyle açıkça müzakere dilmediği ve tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kanaatiyle haksız şart olarak kabul etmiş ve tüketiciden haksız olarak tahsil edilen dosya masrafının tüketiciye iadesine karar vermiştir. Bunun haricinde haksız şartlara güzel bir örnek abonelik sözleşmelerinde tüketicinin süresinden önce çıkması nedeniyle ödeyeceği cezai şarttır. Tüketici abonelik sözleşmelerine içeriğine etki edemediği için standart sözleşme niteliğinde olup; aleyhe hükümler haksız şarttır ve geçersizdir. Örneğin; tüketicinin bir yıllık internet aboneliği yapması ve erken iptal etmesi durumunda cezai şart ödemeye maruz bırakılması hükmü haksız şart olup, internet sağlayıcısı bu sebeple tüketiciden ek masraf talep edemez. 

Sözleşmedeki hükümler net ve anlaşılabilir olmalıdır. Eğer hükümlerin birden çok anlama gelmesi halinde; bu hüküm ,tüketici lehine yorum ilkesi gereğince tüketicinin lehine yorumlanacaktır. 

Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir. 

BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN HAKSIZ ŞARTLARA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ. 



TÜKETİCİ KREDİLERİ


TÜKETİCİ KREDİSİ SÖZLEŞMELERİ

Tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, taksitlenmesini taahhüt ettiği sözleşmedir.

Kredi kartı sözleşmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması hâlinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilir.

Ancak bu durumda tüketici kredilerine uygulanan faiz oranı değil, kredi kartlarına uygulanan faiz oranı uygulanacaktır.

Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olmak zorundadır. Bu şekil olup tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olmaması halinde sözleşme geçerli olmaz Ancak bu geçersizliği satıcının sonradan tüketicinin aleyhine olarak ileri sürmesi hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup ,kabul görmez. 

Kredi verenin, tüketiciye, kredi sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu (SÖB) sözleşmenin kurulmasından önce vermesi zorunludur. 


TÜKETİCİ KULLANDIĞI TÜKETİCİ KREDİSİNDEN HİÇBİR SEBEP GÖSTERMEKSİZİN 14 GÜN İÇİNDE CAYABİLİR. 

Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin tüketici kredisi sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.Kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterlidir.Cayma hakkını kullanan tüketicinin anaparayı iade eder ve anaparayı kullandığı tarihe kadar olan faizleri de satıcıya/sağlayıcıya cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra otuz gün içinde geri öder. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde tüketici kredisinden cayılmamış sayılır. Buradaki faiz akdi faizdir. Bu durumda banka akdi faiz ve kredi dolayısıyla yaptığı zorunlu ödemeler dışında tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. Örneğin; kredinin tüketici tarafından erken kapatılması durumunda banka faiz dışında ödediği vergileri ve sigorta ücretlerini tüketiciden talep edebilir. 


TÜKETİCİ KREDİSİ SÖZLEŞMELERİNDE ŞARTLAR TÜKETİCİ ALEYHİNE DEĞİŞTİRİLEMEZ. 

Belirli süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde faiz oranı sabit olarak belirlenir. Sözleşmenin kurulduğu tarihte belirlenen bu oran tüketici aleyhine değiştirilemez.Aynı şekilde belirli süreli kredi sözleşmesinin şartları da, tüketici aleyhine değiştirilemez. 

Belirsiz süreli kredi sözleşmelerinde faiz oranında değişiklik yapılması hâlinde, bu değişikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün önce, tüketiciye yazılı olarak bildirilmesi zorunludur. 

Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabilir veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu durumda kredi veren, erken ödenen miktara göre faiz ve maliyet indirimlerini yapmak zorundadır. 


TÜKETİCİ KREDİLERİNDE BANKA BORCUN ÖDENMEMESİ SEBEBİYLE DİREK DAVA AÇAMAZ. 

Tüketici kredisinde(belirli süreli kredi sözleşmelerinde) tüketicinin krediyi zamanında ödeyememesi durumunda banka direk olarak tüketiciye icra takibi veya dava açamaz. Buna muacceliyet şartı denir. Tüketiciye tüketici kredisini ödemem kaynaklı icra takibi veya dava açılması için; 

1.Tüketici birbirini izleyen en az iki taksidi ödememiş olmalıdır. 

2.Banka ödenmeyen iki taksit durumunda tüketiciye ödeme için 30 günlük süre vermelidir. 


TÜKETİCİ KREDİLERİNDE TÜKETİCİNİN SİGORTA YAPTIRMASI ZORUNLU DEĞİLDİR. 

Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla (sms,e-mail vb.) açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Bankaların tüketici kredisi kullanırken tüketici kredisi kullanabilmek için sigorta yapılması konusunda getirilen zorunluluk yasal değildir. Sigorta yaptırılması keyfiyeti tüketiciye aittir. 


BAĞLI KREDİLER 

6502 sayılı kanuna göre :Bağlı kredi sözleşmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluşturduğu sözleşmedir. 

Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine ilişkin sözleşmeden cayması ve buna ilişkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer. 

Bağlı kredi veren sağlayıcı; ayıplı mal ve hizmetten satıcı gibi sorumludur. Ancak bu sorumluluk kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olup; tüketicinin malı teslim aldığı veya hizmetin görüldüğü tarihten itibaren bir yıldır. Gizli ayıplarda bu süre ayıbın öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır. Örneğin; x araba firması Y bankasıyla anlaşıyor ve y bankası x araba firmasının bir modeli için kampanyalı kredi düzenliyor. İşte tüketicinin x firmasından aracı alması için y bankasından kullandığı kredi bağlı kredidir. Tüketicinin x firmasından satın aldığı araç ayıplı ise bu ayıptan y banası da kullandırdığı kredi miktarı ile ve satın alınan tarihten itibaren bir yıl süre ile sorumludur. 


TÜKETİCİ KREDİSİNDE TÜKETİCİYE AÇILAN KREDİ HESABINDAN BANKA HESAP İŞLETİM ÜCRETİ ALAMAZ. 

Belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin herhangi masraf ve ücret tahsil edilemez. Bu hesap kredinin tamamen ödenmesi ile kapanır. 

Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır. Buradaki karttan kasıt kredi kartı değildir. 


BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN TÜKETİCİ KREDİLERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ. 

KONUT FİNANSMANI KREDİLERİ



KONUT FİNANSMANI SÖZLEŞMESİ

6502 sayılı kanunda Konut finansmanı sözleşmesi, konut edinmeleri amacıyla; tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına yönelik sözleşme olarak tanımlanmıştır. Yani bu sözleşme tüketicilerin ev, konut almak için kullandıkları konut kredisi sözleşmeleridir.

Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olmak zorundadır. Bu şekil olup tüketici kredisi sözleşmesinin yazılı olmaması halinde sözleşme geçerli olmaz Ancak bu geçersizliği satıcının sonradan tüketicinin aleyhine olarak ileri sürmesi hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olup ,kabul görmez.

Kredi verenin, tüketiciye, kredi sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu (SÖB) sözleşmenin kurulmasından önce vermesi zorunludur. 


TÜKETİCİ KULLANDIĞI KONUT KREDİSİNDEN HİÇBİR SEBEP GÖSTERMEKSİZİN 14 GÜN İÇİNDE CAYABİLİR. 

Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin konut kredisi sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir. 

Kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterlidir. 

Cayma hakkını kullanan tüketicinin anaparayı iade eder ve anaparayı kullandığı tarihe kadar olan faizleri de satıcıya/sağlayıcıya cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra otuz gün içinde geri öder. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde tüketici kredisinden cayılmamış sayılır. Buradaki faiz akdi faizdir. Bu durumda banka akdi faiz ve kredi dolayısıyla yaptığı zorunlu ödemeler dışında tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. Örneğin; konut kredisinin tüketici tarafından erken kapatılması durumunda banka faiz dışında ödediği vergileri ve sigorta ücretlerini tüketiciden talep edebilir. 

Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabilir veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu durumda kredi veren, erken ödenen miktara göre faiz ve maliyet indirimlerini yapmak zorundadır. 


KONUT KREDİLERİNDE BANKA BORCUN ÖDENMEMESİ SEBEBİYLE DİREK DAVA AÇAMAZ. 

Konut kredisinde(belirli süreli kredi sözleşmelerinde) tüketicinin krediyi zamanında ödeyememesi durumunda banka direk olarak tüketiciye icra takibi veya dava açamaz. Buna muacceliyet şartı denir. Tüketiciye tüketici kredisini ödemem kaynaklı icra takibi veya dava açılması için; 

1.Tüketici birbirini izleyen en az iki taksidi ödememiş olmalıdır. 

2.Banka ödenmeyen iki taksit durumunda tüketiciye ödeme için 30 günlük süre vermelidir. 


KONUT KREDİLERİNDE TÜKETİCİNİN SİGORTA YAPTIRMASI ZORUNLU DEĞİLDİR. 

Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla (sms,e-mail vb.) açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Bankaların tüketici kredisi kullanırken tüketici kredisi kullanabilmek için sigorta yapılması konusunda getirilen zorunluluk yasal değildir. Sigorta yaptırılması keyfiyeti tüketiciye aittir. 


BAĞLI KREDİLER 

6502 sayılı kanuna göre :Bağlı kredi sözleşmesi; Konut kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluşturduğu sözleşmedir. 

Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine ilişkin sözleşmeden cayması ve buna ilişkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer. 

Bağlı kredi veren sağlayıcı; ayıplı mal ve hizmetten satıcı gibi sorumludur. Ancak bu sorumluluk kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olup; tüketicinin malı teslim aldığı veya hizmetin görüldüğü tarihten itibaren bir yıldır. Gizli ayıplarda bu süre ayıbın öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır. Örneğin; x inşaat firması, y bankasıyla anlaşıyor ve y bankası x inşaat firmasının yaptığı konutlar için kampanyalı kredi düzenliyor. İşte tüketicinin x firmasının yaptığı konutu alması için y bankasından kullandığı kredi bağlı kredidir. Tüketicinin x firmasından satın aldığı konut ayıplı ise bu ayıptan y bankası da kullandırdığı kredi miktarı ile ve satın alınan tarihten itibaren bir yıl süre ile sorumludur. 


KONUT KREDİSİNDE TÜKETİCİYE AÇILAN KREDİ HESABINDAN BANKA HESAP İŞLETİM ÜCRETİ ALAMAZ. 

Konut kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin herhangi masraf ve ücret tahsil edilemez. Bu hesap kredinin tamamen ödenmesi ile kapanır. 


KONUT KREDİLERİNDE FAİZ ORANI 

6502 sayılı kanun 36. Maddesinde konut kredilerindeki faiz oranını düzenlemektedir. Buna göre; Kredilerde geri ödeme tutarlarının, finansal kiralama işlemlerinde ise kira bedellerinin anaparayı aşan kısmı olarak kabul edilir.(1.fıkra)Sözleşmede belirtilmek suretiyle konut finansmanına yönelik kredilerde ve finansal kiralama işlemlerinde faiz oranı sabit veya değişken olarak ya da aynı kredi için her iki yöntem esas alınmak suretiyle belirlenebilir. Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmenin kurulduğu tarihte belirlenen oran tarafların rızası dışında değiştirilemez. Oranın değişken olarak belirlenmesi hâlinde ise, başlangıçta sözleşmede belirlenen oran, dönemsel geri ödeme tutarı başlangıçta sözleşmede belirlenen azami dönemsel geri ödeme tutarını aşmamak koşuluyla ve sözleşmede belirlenecek yurt içinde veya yurt dışında genel kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılan endekslerden en düşük olanı baz alınarak değiştirilebilir.(2.fıkra) 


BU KONU HAKKINDAKİ MAHKEME KARARLARINA; BLOĞUN İKİNCİ KISMINDA DÜZENLENEN TÜKETİCİ KREDİLERİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI KISMINDAN ULAŞABİLİRSİNİZ.